Üç efsaneden festivalde siyasi mesaj

UNCUT mecmuasına nazaran, “müzik şenliklerinin Wimbledon’u” olarak anılan BST Hyde Park, bu yıl üç efsaneyi ağırladı. 30 dereceyi bulan sıcakta, gölgelikler altında şampanya yudumlayan izleyiciler, tarihe tanıklık etti.
NEIL YOUNG: GİTARLA DİRENİŞ
“Ne biçim bir dünyadayız?” sorusuyla sahneyi sarsan Young, 1995 imali “Throw Your Hatred Down” ile günümüze sert bir ayna tuttu. İki saatlik performansında öfkesini kıvrımlı gitar sololarına yediren usta, “Ambulance Blues”da Richard Nixon periyodunu anımsatırken, bugün kimi gaye aldığı meçhul bıraktı. “Cowgirl in the Sand”daki gitar düellosu ve 82 yaşındaki Spooner Oldham’ın “After The Gold Rush” yorumu, izleyenleri tarihin içine çekti.
VAN MORRİSON: GÖKKUŞAĞI ALTINDA YİNE DOĞUŞ
Mor güneş gözlükleri ve gök mavisi gömleğiyle sahne alan Morrison, “Summertime in England”ın büyüsüyle adeta yine doğdu. DH Lawrence övgüleri ortasında iniş yaptığı sahneden, mızıkasıyla fırtınalar koparan “Gloria” için geri döndü. UNCUT’un notu çarpıcı: “Young’ın devrimci ruhunu taşımasa da, öfkesi hala canlı.”
CAT STEVENS: BİLGELİK VE VİCDAN SESİ
“Father and Son” ve “Wild World”ü dinginlikle seslendiren Stevens, konserin en dokunaklı anını Srebrenitsa katliamının 30. yılına ayırdı. “The Little Ones” ile savaş mağduru çocukları andı, megafondan yankılanan kelamlarıyla kalpleri titretti: “Savaş sanayisinden kurtulmadan özgür değiliz”