Tunç Soyer özgürlüğüne kavuşunca ne yapacağını anlattı

Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, tutuklu bulunduğu Buca Cezaevi’nden tuttuğu günlüğündeki yazıları toplumsal medya hesabından paylaşmaya devam ediyor. Soyer günlüğünde, özgürlüğüne kavuştuğunda yapmak istediklerini yazdı.
“Cezaevi Günlüğü
14 Temmuz 2025
Sabah gözlerimi açtım. Hücremin penceresinden üste baktım. Avlunun üstünden gökyüzüne açılan boşluğu kapatmaya çalışan demirleri, tel örgüleri gördüm. O an açık pencereden o denli tatlı bir serinlik girdi ki içeriye, keyifle gözlerimi kapattım. Bir zeytin bahçesi geldi gözlerimin önüne. Kollarının, yapraklarının kıpırdanışını, her harekette yeşilin farklı tonlarının ortaya çıkışını ve adeta çiğ düşmüş o eşsiz, puslu hoşluğu hayal ettim bir müddet..!
Avlunun üstünü örten dikenli teller ne gökyüzünün süzülüp hücreme sızmasını ne de hayalimdeki zeytin ağaçlarını engelleyememişti..!
Sevindim…
Evet şu an kapıyı açıp istediğim yere gitmek, Ege’nin kadife sularına dalmak falan mümkün değil ancak bunların ne kadar hoş ve değerli olduğunu, hoş bir görüntüyü 5 saniye bile seyredebiliyor olmanın ne muazzam bir zenginlik olduğunu burada idrak ediyor insan. Sıcak bir “merhaba”nın neden esirgenmemesi gerektiğini daha yeterli kavrıyor… Yaşadığımız onca hoşluğu nasıl sıradanlaştırıp, mucizeviliğini görmediğimize şaşırıyor…
Dışarıya çıkınca hayatın bir anını bile ıskalamayacağıma kelam veriyorum kendi kendime.
Aklımız ve vicdanımız bazen hayatı algılamamızda yetersiz kalabiliyor. Acılar ve kahırlar ise adeta eksikleri tamamlayıp olgunlaşmamızı sağlıyor.
Ama en berbatı; “Ormanda geyik olmak”..!
Fidel Castro, nereye gideceğini bilmeyen, rotası pusulası muhakkak olmayan beşerler için bu tarifi kullanıyor. “Sınıf gayretini, toplumun zenginler ve fakirler olarak ayrıldığını, zenginlerin zenginliğini, fakirlerin emeğinin yarattığını, bu haksızlık ve adaletsizliği gidermek için çaba etmek gerektiğini bilmiyorsan”,
ormanda bir geyiksin,
ormanda kaybolmuşsun demektir diyor.
Çok şükür, ormanda kaybolmadım, ormanda geyik değilim.
Hayatımı manalandıran paha ve faziletlere sıkı sıkıya bağlıyım. Emekleriyle geçinen tüm insanların onurlu, aydınlık bir dünyada yaşaması için öğrenmeye, baş yormaya devam ediyor, gayret azmimi canlı tutuyorum.
İnsanları, doğayı, memleketimi, İzmir’i aşkla seviyor, hayatı tutkuyla yaşıyorum. Ve biliyorum ki bütün bunları sürdürebilmenin sırrı ise akıl ve vicdanı korumaktan geçiyor.
Nazım’ın beynimizle ilgili nefis bir şiiriyle bitireyim.
beynimiz bal yoğuran
bir kovan
Ona balı dolduran
arıdır hayat
Aldığımız hislerin
sonsuz derin
pınarıdır kainat
Kainat geniş
kainat derin
kainat uçsuz bucaksız
Biz onun parçaları
biz ondan doğan bir sürü bacaksız..!
Sağlıcakla kalın,
İyi haftalarınız olsun..!”