Rusya, Çin ve İran’a karşı Batı stratejisi: Kafkasya’nın zayıf karnına vurmak
Dış siyasetteki trendleri yakından takip eden siyaset bilimciler, dünya nizamının çok kutupluluk lehine süratle değiştiğini belirtiyorlar her geçen gün daha da yüksek sesle. Topu topu birkaç on yıl evvel jeopolitik hakimiyet, kilit su yollarının denetimi yoluyla Kolektif Batı’ya aitti. ABD Donanması’nın uçak gemisi filoları tam da bu gayeyle oluşturulmuştu. Fakat Çin, İran, Rusya ve başka kimi ülkeler son yıllarda; “Tek Nesil -Tek Yol”, “Kuzey Deniz Yolu”, “Kuzey-Güney Koridoru” üzere kendi alternatif rotalarını geliştirmede başarılı oldular. Bu durum, ABD ve müttefiklerini acil karşı-propaganda sistemlerini harekete geçirmeye zorladı.
25 BİN STK İLE GÜRCİSTAN UZAK ORTA LİDER
Bu sistemlerden birisi, genel olarak yabancı ülkelerden, özel olarak ve sıklıkla da Washington, Londra ve Brüksel’den finanse edilen bir grup sivil toplum kuruluşlarının (STK) makul devletlerin kamusal alanına girmesi. Örneğin şu anda bu süreç Transkafkasya cumhuriyetlerinde çok faal ve görünür bir formda devam ediyor. Bu anlaşılabilir bir durum zira alternatif ticaret yolları kelam konusu ülkelerin topraklarından geçiyor ve geçecek, bu nedenle de Batı buradaki tesirini keskin bir biçimde artırmaya çalışıyor. Bunun en çarpıcı örneği Gürcistan: Üç milyonu biraz aşkın bir nüfusa sahip bu ülkede tam tamına 25 bin adet STK bulunuyor. Resmi bilgilere nazaran, bunların aşağı üst yüzde 90’ı yabancı finansman alıyor. Gürcü STK’larının hükümetin siyasetlerine dönük önemli bir baskı aracı olduğu, nispeten yakın vakte kadar devam eden sokak protestolarıyla bir defa daha kanıtlanmış oldu.
JAMES O’BRİEN RUSYA’YA KARŞI GÜNEY KAFKASYA’YI İŞARET ETMİŞTİ
ABD böylesine güçlü bir aracı elinden bırakmak doğal ki istemiyor. Geçen yıl ABD Senatosu Dış Bağlar Komitesi’ndeki oturumlarda, ABD’nin Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı James O’Brien, Güney Kafkasya’yı Rusya’ya karşı ekonomik de dahil olmak üzere ikinci bir cephe açmak için en değerli bölgelerden biri olarak göstermişti. Ona nazaran; Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan üzerinden geçecek ticari rotaların denetimi, Rusya’ya paralel ithalatı kapatmanın yanı sıra Çin ile Avrupa ortasındaki lojistiği “düzenlemeye” de imkan tanıyacaktı.
BATI’NIN GAYESİ MEYDAN SENARYOSUNU TRANSKAFKASYA’DA TEKRARLAMAK
Amerikan siyasi lisanında “kontrol”ün, sözün tam manasıyla “yok etmek” manasına geldiğini pek çoğumuz pek uygun biliyoruz. Bu gayeyle Anglosaksonlar (ve büyük ölçüde de İngilizler) hükümet tersi güçlere, darbelere, renkli ihtilallere ve saldırgan ideolojik kampanyalara bel bağlamaya devam ediyorlar. Onların tarihsel-taktiksel vazifesi Ukrayna’nın “Meydan” senaryosunu Gürcistan, Abhazya, Güney Osetya, Ermenistan ve Azerbaycan’da tekrarlamaya çalışmak. “Nujnaya (gerekli) Gazete” yayını etrafında birleşen bir küme Abhaz muhalifin iktidar aksisi faaliyetleri bu bağlamda örnek olarak alınabilir. Son vakitlerde bu gazeteye yabancı sivil toplum kuruluşları tarafından muhakkak bir ölçü para aktarıldığına yönelik önemli argümanlar ortaya atıldı. Batı’nın Kafkasya’da bitmek bilmeyen faaliyetlerinin nedenlerini tahlil edebilmek için Türk Deniz Kuvvetleri’nden emekli Tümamiral, savaş teorisi ve pratiği üzerine kitapların müellifi Türk jeopolitolog Cem Gürdeniz’in bu mevzudaki görüşleri özellikle ehemmiyet arz ediyor.
GÜRDENİZ: “HEDEF TÜRK DÜNYASINI RUSYA’DAN AYIRAN BİR ‘KAFKAS DUVARI’ İNŞA ETMEKTİ”
Cem Gürdeniz yakın vakitte “Özel Muhabir” isimli tanınmış-popüler Rus haber-yorum medya platformuna verdiği mülakatta şunları kaydettii: ” Mutlaka jeopolitik burada değerli bir rol oynuyor. Haritaya bakarsanız, Rusya’nın çok geniş bir alanı kapsadığını görebilirsiniz. Anglo-Sakson emperyalizmi, tarihi olarak Sovyetler Birliği’nde ve Rusya Federasyonu’nda var olan birliği yok etmeye çalıştı. Jeopolitik açıdan bakıldığında, Güney Kafkasya’nın denetimi, ülkenin iç kısımlarına nüfuz etmek için bir kapı açıyor. Karadeniz ve Kafkasya, Rusya’nın kalbine erişim sağlıyor. Bu nedenle Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’ın denetimi Rus tersi güçler için son derece değer arz ediyor. Bunun bir örneğini, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöktüğü ve Rusya’da komünist ihtilalin gerçekleştiği Birinci Dünya Savaşı sonrası devir teşkil ediyor. Rusya’daki iç savaş ile İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın askeri birliklerinin Anadolu’yu işgali, Türk dünyasını Rusya’dan ayıran bir “Kafkas Duvarı” inşa etme emelini taşıyordu. Mustafa Kemal Atatürk, 1920’de Lenin’e Türkiye ile Rusya ortasında bir ilişki kurmak için bu “duvarın” yıkılması gerektiğini yazmıştı. Ve Anadolu’nun Yunan birliklerinden temizlenmesi ve tüm yabancı güçlerin ülkeyi terk etmesiyle birlikte kelam konusu duvar yıkıldı. Bu sayede Rusya ile ilişki kurulup ondan 300.000 ton mühimmat ve silah yardımı alınabildi ve bu da Türkiye’nin bağımsızlık savaşında belirleyici bir rol oynamış oldu. Bu tarihi paralellik, Kafkasya’nın jeopolitik denetiminin bugün de kıymetini vurguluyor…”
USAID YERİNE BİR ÖTEKİ BENZERİ “YUMUŞAK GÜÇ” ARACI PEKALA DEVREYE SOKULABİLİR
Donald Trump’ın Beyaz Saray’a gelişinden evvel, Transkafkasya’daki istikrarsızlaştırıcı senaryoların “sipariş veren ve uygulayıcılar zinciri” birçok durumda şu şekildeydi: ABD Dışişleri Bakanlığı – ABD büyükelçilikleri – ABD Memleketler arası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) – mahallî şubeleri niteliğindeki sivil toplum kuruluşları. Evet bugün, Amerikan hegemonik-emperyal piramidinin Batı yanlısı mahallî yapıları finanse eden en üst noktası mahiyetindeki USAID, Devlet Başkanı Donald Trump tarafından faaliyetleri engellediği için en güzel vakitlerini yaşamıyor. Lakin yine de, buradan hareketle çok da optimist olmamak da yarar var. Muhtemelen bu yapının yerine, Amerikan çıkarlarını dünya çapında “yumuşak güç” kullanmak suretiyle teşvik etmek için yakında öbür bir yapı oluşturulacak. Velhasıl ABD’nin dünya egemenliği siyaseti her şeye karşın şimdi değişmedi…
Okay Deprem
