MHP’den dikkat çeken mesaj: En önemlisi bu… Murat Çalık akıllara geldi

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Lider Yardımcısı Feti Yıldız, hasta tutuklu ve mahkumlara ait X hesabı üzerinden paylaşım yaptı.

Anayasa’nın 17’nci hususundaki “her insan doğuştan gelen yaşama hakkına sahiptir” sözüne atıfta bulunan Yıldız, “Hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa, güzelleşinceye kadar infazı geri bırakılmalıdır” dedi.

Yıldız şu sözleri kullandı:

“Hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa, güzelleşinceye kadar infazı geri bırakılmalıdır. İnsan Hakları Mukavelelerinde ve Anayasamızın 17. unsurunda belirtildiği üzere; ‘her insan doğuştan gelen yaşama hakkına sahiptir.’ İnsan hakları içinde bedel sırası bakımından birinci sırada yer alan ‘yaşama hakkı’ başka tüm hakların varlık sebebidir.”

VERİLERİ PAYLAŞTI

Yıldız, ayrıyeten 24 Ocak 2013’ten bu yana Adli Tıp Kurumu tarafından ceza tehiri uygun görülerek tahliye edilen hükümlü sayısına ait dataları de X hesabından paylaştı.

Buna nazaran 2013 yılından bu yana 3513’i isimli 173’ü terör suçlamasıyla cezaevinde bulunan toplam 3686 kişi tahliye edildi.

İşlemleri devam eden 3008’i isimli 219’u terör kabahatinden karar giymiş yahut tutuklu durumda bulunan 3227 kişi bulunuyor.

İşlemleri Adli Tıp Kurumu evresinde olan 16’sı terör suçlaması, 286’sı isimli hükümlü yahut tutuklu durumda bulunan toplam 302 kişi bulunuyor.

Feti Yıldız’ın bu sözleri akıllara tutuklu bulunan Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık’ı getirdi.

YAŞAM HAKKI KELAMLARINI AVUKATI KULLANMIŞTI

Murat Çalık’ın hastalığı geçmişte AML’di ve tedaviyle remisyona girdi. Günümüzde ise ön planda bedellendirilen bahis, lösemi nüksü riski ile birlikte lenfoma mümkünlüğü. Net bir kanser tanısı olmaması hâlinde bile Adli Tıp Kurumu, yüksek riskli hasta kategorisi olarak tanımlıyor ve kapsamlı tıbbi kıymetlendirme talep ediyor. Fakat ATK, Çalık’ın belgesinde lenfoma yahut AML (Akut Miyeloid Lösemi) teşhisini destekleyecek patoloji raporu, teşhis evrakı ya da onkolojik tedaviye dair bilgiye rastlamadığını belirtti. Ayrıyeten kemik iliği biyopsisi ve boyun bölgesindeki kitleye dair patoloji sonucu da net bir teşhis koymaya kâfi görülmedi.

Çalık’ın avukatları karara reaksiyon gösterdi:

“Bilimsel literatür ışığında bilinmelidir ki; ağır fizikî ve ruhsal gerilim, lösemi hastalarında nüks riskini artıran kıymetli bir faktördür.

Cezaevi üzere yüksek gerilimli, izole ve tıbbi imkanların kısıtlı olduğu bir ortamda tutulmak, müvekkil açısından yalnızca sıhhat açısından değil, ömür hakkı bakımından da telafisi imkansız ziyanlar doğurabilir.

Ayrıca, müvekkilin hastalığının bu kademesinde ruhsal, fizikî ve toplumsal açıdan aile takviyesine olan gereksinimi hayati ehemmiyettedir. Cezaevi şartlarında bu dayanağa erişememesi, hem tedavi ahengini hem de genel uygunluk halini önemli biçimde zedelemektedir.

Unutulmamalıdır ki müvekkil bir hükümlü değil, tutukludur. Tutukluluk sadece bir müdafaa önlemidir. Bu önlemin, mevcut sıhhat durumu üzere istisnai kaidelerde isimli denetim üzere daha hafif alternatiflerle değiştirilmesi, hem yasal hem de insani olarak mümkündür. Sonuç olarak, buradaki temel sorun; müvekkilin hastalığının kesin teşhisi değil, mevcut sıhhat durumu ve mevcut bulgular ışığında cezaevi şartlarında kalıp kalamayacağı sıkıntısıdır.

Ne yazık ki Adli Tıp Kurumu raporunda bu soruya direkt ve net bir karşılık verilmemiştir. Bu nedenle yaşanan süreç artık tıbbi ve tüzel bir kıymetlendirme olmaktan çıkmış, insan hakları ihlaline ve sistematik bir eziyete dönüşmüştür. Durumu kamuoyunun ve yetkili mercilerin dikkatine hürmetle sunarız.”

Odatv.com