Karakol baskınına farklı bakış: PYD’ye kalkan

“İzmir’de 16 yaşındaki bir lise öğrencisinin eline pompalı tüfek alarak/verilerek Salih İşgören Polis Merkezi’ne düzenlediği atak, Türkiye’ye yönelik açık bir tehdidin tüm işaretlerini taşıyor.

Her şeyden evvel Türkiye’deki kabahat dizininde, eline silah alıp kitlesel katliama girişme üzere hareketler nadiren görülüyor. Terör uzmanları, Batı kökenli bu aksiyon cinsinin Türkiye’ye CIA’dan ihraç edildiğini belirtiyor.

Eylemdeki DEAŞ izi dikkat çekiyor. Saldırgana ilişkin olduğu söylenen toplumsal medya hesabında, DEAŞ’ın kurucusu Bağdadi’nin şu sözleri yer alıyor: “Ey Muvahhidler! Artık Türkiye, cihadınızın kapsamına girmiştir. Oraya saldırın! Güvenliğini dehşete, rahatlığını dehşete çevirin!”

Böylece Türkiye’ye yıllardır sallanan sopa da tekrar gündeme geliyor: “SDG/PYD’ye operasyon DEAŞ’ı hortlatır. O hortlak döner dolaşır, Türkiye’yi cehenneme çevirir.”

Ancak bu hareketi kurgulayanların hesap edemedikleri bir gerçek var.

Türkiye, bugüne kadar tüm dünyada DEAŞ’la gerçek manada gayret eden tek ülke oldu.

Mehmetçik, Fırat Kalkanı’nda DEAŞ’ın “başkentimiz” dediği Dabık’a 13 saatte girdi, Suriye ve Irak’ta 4 binden fazla DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdi, binlerce hücresini dağıttı, başkanlarını yakaladı, para trafiğini kesti…

Tüm bunları yaparken SDG/PYD’yi temizlemeyi de ihmal etmedi.

Şu an bölgemizdeki en büyük DEAŞ tehdidi ise SDG/PYD’nin denetimindeki kamplarda yer alıyor. Her ay bu kamplardaki DEAŞ’lıların isyan ettiği, bir kısmının kaçtığı haberleri çıkıyor. Türk güvenlik güçleri ise bunların SDG tarafından bırakıldığını saptıyor.

Öyleyse ABD için meskendeki hesap çarşıya uymuyor.

Türk Ordusu, “terörü kaynağında kurutma” stratejisi yürütüyor ve DEAŞ ülkemizi maksat aldıkça, Suriye’ye operasyon ihtimali yükseliyor.

Geçmiş de gösteriyor ki Suriye’ye operasyon, DEAŞ’la hudutlu kalmaz.

İlk amaç neden El Hol olmasın…”