İzzet Çapa Odatv için yazdı.. Kaybolmayan ışık: Mattia Ahmet..
Andrea Minguzzi, Kuzey İtalya’nın hoş kıyı kenti Rimini’de doğmuş yetenekli bir şef. MotoGP motosiklet yarışlarının düzenlendiği dünyaca ünlü Misano World Circuit Marco Simoncelli yarış pistine konut sahipliği yapan Misano Adriatico’da büyümüş.
Eşi Yasemin Akıncılar Trabzon Of’lu bir ailenin kızı. Milano’da Guiseppe Verdi Konservatuar’ında eğitim almış bir sanatçı, çellist.
Bu kusursuz insanların hikayesini noktasına, virgülüne dokunmadan size aktarmak istiyorum.
OĞLUNU KAYBEDEN BİR AİLENİN TARİFSİZ ACISI
Biricik evlatları Mattia Ahmet’i şimdi 14 yaşında kaybetmenin yarattığı derin boşlukta teselli arıyorlar.
İki hafta evvel Mattia Ahmet uğradığı canice atak sonucu ağır bakıma girdiğinde Andrea ve Yasemin inançlarını hiç kaybetmeden mucizeyi beklediler… Fakat o mucize gelmedi. Hastanede günlerce sandalye üstünde sabahlayarak geçen bu tarifsiz bekleyiş, yerini büyük bir boşluğa bıraktı.
Artık tüm uğraşları, hiçbir cezanın yok edemeyeceği bu boşluğun karanlıkla değil ışıkla dolması için…
Andrea bu ışığın kaynağının İstanbul’da var olduğuna inanıyor. İki haftalık acı veren bekleyişinde büyük bir insanlık gördüğünü vurguluyor. Türk halkının gösterdiği yakınlığı, sevgiyi unutmuyor. Kendilerine dualarıyla dayanak olan herkese minnettar…
FARKLI DİNLERİN DAYANIŞMASI: MESCİTTE VE KİLİSEDE BİRLİK MESAJLARI
2007’den beri yaşadığı Türkiye’de hiçbir vakit dini inancı yahut kültürü sebebiyle ayrımcılığa uğramadığını, her vakit tolerans ve müsamahayla karşılandığını vurgulamak istiyor.
Hem mescitte hem de kilisede verilen dayanışma bildirileri, farklı dinden, farklı kültürden insanların bu trajedi karşısında birlik ve beraberlik içinde tek beden olması ona ilham veriyor.
İşte bu sayede, tarih boyunca büyük medeniyetlere başşehirlik yapmış, farklı dinden insanların birlikte yaşadığı, kendisinin de bu yüzden konutu bellediği İstanbul, aradığı umuda ışık oluyor.
Mattia Ahmet’in bu ışığı güçlendiren, kültürleri birbirine bağlayan bir kıvılcım olmasını diliyor.
Andrea 17 yıl evvel geldi İstanbul’a. Uzun yıllar İstanbul Fransa Başkonsolosluğu Palais de France’da executive chef olarak çalıştı.
KADIKÖY PAZARINDA YAŞANAN FECÎ SALDIRI
Daha sonra Malta’ya giderek Amerikan Büyükelçiliği’nde tıpkı vazifesi üstlendi. Bir yılın akabinde ailecek çok sevdikleri İstanbul’a dönme kararı aldılar.
Bu kente, çok kültürlü atmosferine duydukları sevgiyle İstanbul’u meskenleri yaptılar. Andrea ve Yasemin, Mattia Ahmet’e burada bir gelecek bırakmak için İstanbul’da küçük bir apartman dairesi de satın almıştı.
Ancak bu gelecek hayali fecî bir trajediyle dağıldı. Andrea kimseyi suçlamıyor ve oğlunun başına geleni müthiş bir kaza olarak nitelendiriyor.
“Mattia Ahmet yanlış vakitte yanlış yerdeydi. Hepsi bu.” diyor.
Öte yandan ışığın fakat ve fakat hakikatten doğacağı şuuruyla, olan bitenin gerçek biçimde yansıtılmasını istiyor. Bunun, hem Mattia Ahmet’e bir borç hem de emsal trajedilerin tekrarlanmaması için gerekli olduğunu düşünüyor.
KAYBEDİLEN HAYALLER
Mattia Ahmet o uğursuz 24 Ocak sabahı, iki arkadaşıyla birlikte kıyafet almak için Kadıköy Salı Pazarı’nın yolunu tutmuştu. Maalesef heyecanla alışverişe gittiği pazarda, daha evvel hiç görmediği, hiç konuşmadığı, hiç tanışmadığı, hiçbir münasebeti olmayan şahısların yabanî saldırısına uğradı.
Andrea bu hususta basından hürmet bekliyor. Olayın az sayıda da olsa birtakım mecralarda, iki küme ortasındaki bir arbede dövüş üzere yansıtılmasını oğlunun saf anısına saygısızlık olarak görüyor.
ANDREA’NIN BASINDAN BEKLENTİSİ; HAKİKATE HÜRMET
Hakikat şu ki, ortada bir arbede değil, akın var. Suçsuz bir çocuk ve onu amaç alan gözü dönmüş saldırganlar var…
Andrea’nın artık tek dileği hakikate hürmet duyulması ve bu şiddeti doğuran, besleyen şartlar hakkında toplumsal farkındalık oluşması.
KARANLIĞI YOK EDECEK IŞIK: MATTIA
Mattia Ahmet’in parıltısını bu karanlığı yok edecek bir ışık olarak dünyaya yaymaya kararlı. Bu yüzden uğradığı bu akıl ve vicdan dışı atak karşısında, halkın büyük bir sevgi beslediği, günlerce dua ettiği Mattia Ahmet’i daha yakından tanımasını istiyor.
ÜÇ BÜYÜK TUTKUSU: KAYKAY, MUTFAK VE MÜZİK
Mattia Ahmet İstanbul Güngören’de doğdu. Okul öncesi eğitimi ve ilkokul eğitimini Marco Polo İtalyan İlkokulu’nda aldı. 14 yaşında Türkçe, İtalyanca ve İngilizce’yi ana lisanı üzere konuşuyordu. Birebir vakitte Japonca, Rusça ve Malta lisanını de öğrenmiş, Malta’da katıldığı eğitim sonunda kodlama sertifikası almıştı.
Babasının işi sebebiyle gittiği Malta’da bir yıl okumuş daha sonra Türkiye hasreti ağır basınca, ailesiyle birlikte tekrar İstanbul’a dönerek İtalyan Ortaokulu’nda (Liceo Italiano I.M.I) 8’inci sınıfa başlamıştı. Bu yıl LGS’ye girecekti.
Hayatta üç büyük tutkusu vardı: Kaykay, mutfak ve müzik…
PHAYX: MATTIA AHMET’İN TAKMA ADI
Aktör ve Türkiye Kaykay Ulusal Grubu Eski Antrenörü Tuncay Koçal’ın hastaneye gelip ailesine dayanak olması, kentin karanlık gri betonlarına renk veren Graffiti sanatkarı Semi Ok’a ulaşması ve Semi Ok’un efsaneleşen Mattia Ahmet fotoğrafını yaratması…
Resimde tişörtünde yazan Phayx, Mattia Ahmet’in defterlerine yazdığı takma ismiydi. Andrea, fotoğraflarıyla ışık saçan oğlunun Allah’ın yanında olduğuna ve sevgisiyle karanlığı dağıtarak insanlığa yardım edeceğine gönülden inanıyor.
MUTFAKTAKİ YETENEKLERİ: BABASININ ‘ŞEF’İYDİ
Babası ona “şef” kaygısı. Sahiden mutfakta dayanılmaz yetenekliydi. Youtube’da izlediği yemek tanımlarını dener, nasıl ızgara yapılması gerektiğini, hangi sosun yakışacağını babasına heyecanla anlatırdı.
Beyin, işkembe, kokoreç… Sakatatın her türlüsünü severdi. Ağzına koymadığı tek şey çiğ domatesti. Peynirdeyse İtalyan genleri onu tam bir parmesan tutkunu yapmıştı…
MÜZİKLE TANIŞMASI VE GİTAR TUTKUSU
Annesinin notalarıyla tanıdığı müzik sevgisi Mattia Ahmet’in gitarıyla ömür bulmuştu. Klasik gitar ve akustik gitar çalıyordu. Son devirdeyse elektro gitara ağırlaşmıştı. Tekniğini geliştirmek için harıl harıl çalışıyordu.
DUMAN HAYRANIYDI
Büyük bir Duman hayranıydı. Teyzesiyle birlikte gittiği 2 Aralık’taki konserde müziklerine coşkuyla eşlik etmişti.
SOKAK KEDİLERİNE AŞIKTI
Mattia Ahmet bir İstanbullu olarak gerçek bir kedi dostuydu. Sokakta gördüğü kedileri korumak için Andrea ve Yasemin’e yalvarır, orada o denli kalırsa başına bir şey gelir diye, gördüğü her kediyi meskene almak isterdi. Bir defasında konuta aldırmayı başaramadığı bir kediye otomobil çarpınca büyük bir keder yaşamıştı. Daha sonra anne babasını bir sokak kedisini sahiplenmeye ikna etmiş, aşılatıp kısırlaştırdıkları kedi konutun yeni ferdi olmuştu. Lilli artık Andrea ve Yasemin’e emanet…
KAHREDEN GÜN
Tanıyan tanımayan herkesin yüreklerini yakan, hiçbir vicdanın almayacağı bu akına maruz kaldığı gün, Mattia Ahmet sabah erkenden arkadaşlarıyla Salı Pazarı’na gidip sevdiği kıyafetler bitmeden almak istemişti.
O sabah İstanbul’un orta yerinde Kadıköy’de bir pazar yerinde insanlığın karanlık yüzüne tesadüf edeceğini hiç kimse bilemezdi.
Tıpkı bir dahaki sefere hangimizin tesadüf edeceğini bilemeyeceğimiz üzere. Andrea altın oğlunun ortamızdan ayrılışının, bu toplumsal sıkıntıya eğilmemiz konusunda bize rehberlik yapmasını, Mattia Ahmet’in yaktığı ışığın karanlıkta kalan ruhları aydınlatmasını diliyor. Oğlundan koparılışının manasını bu ışıkta arıyor.
Sözlerini bitirirken oğlu hastaneye götürüldüğü birinci gün yanlarına gelen İtalya’nın Türkiye Büyükelçisi Giorgio Marrapodi’ye, İtalya’nın İstanbul Başkonsolosu Elena Clemente’ye, telefonla temas kuran Hükümet yetkililerine, Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Nadia Fanton’a ve şef Claudio Chinali’ye ve Güçlü Ailesi’ne kendilerini yalnız bırakmadıkları için samimiyetle teşekkür ediyor.
İzzet Çapa
