Hastanenin beşinci katında başladı, çevresel risk bulunamadı… ABD’de beyin tümörü alarmı… Covid 19 aşısı yine mercek altında

Massachusetts’te bulunan Newton-Wellesley Hastanesi’nde doğumhanenin bulunduğu beşinci katta çalışan en az 10 hemşireye son birkaç yılda farklı cinslerde beyin tümörleri teşhisi konuldu. Olayların kimileri güzel huylu, kimileri ise berbat huylu. CBS News’in haberine nazaran, üç hemşire ameliyat geçirdi.

Resmî açıklamalarda bu sayı beş olarak geçse de, alanda çalışan işçi ve Massachusetts Hemşireler Derneği (MNA), gerçek sayının çok daha yüksek olabileceğini söz ediyor. MNA, şu anda en az 17 olayın değerlendirildiğini söylüyor.

Bir hemşire, “Bu sadece bir tesadüf olamaz,” derken, birçok sıhhat çalışanı hastane idaresinin gereğince destekleyici davranmadığını ve kendilerini inançta hissetmediklerini belirtiyor.

HASTANE: ÇEVRESEL RİSK YOK
Mass General Brigham ağına bağlı olan hastane, Aralık 2024’te başlattığı soruşturmada, CDC yönergeleri doğrultusunda çevresel değerlendirmeler gerçekleştirdiğini ve hiçbir risk faktörü (asbest, radyasyon, kimyasal maruziyet) tespit edilmediğini açıkladı. Hastane yetkilileri, bu bulguları hem çalışanla hem de sendika temsilcileriyle paylaştıklarını belirterek “Tesisimizde çevresel bir risk olmadığı konusunda garanti verebiliriz,” dedi.

Ancak MNA bu açıklamaları kâfi bulmadı. Sendika temsilcisi, “Soruşturma yetersizdi. Daha fazla data, daha fazla tahlil ve bağımsız bir kıymetlendirme gerekiyor,” dedi.

AŞILARLA TEMASI VAR MI
Çevresel etkenlerin dışında, gözler bir öteki ihtimal üzerinde daha yoğunlaştı: Covid-19 aşıları.

Newton-Wellesley Hastanesi, işçi için aşı zaruriliği getiren kurumlar ortasında yer alıyor. Kimi uzmanlar, mRNA aşılarının muhakkak partilerinde önemli yan tesirlerin ağırlaştığını belirtiyor. Avrupa Klinik Araştırma Mecmuası’nda yayımlanan bir Danimarka çalışmasında, Pfizer’ın kimi aşı partilerinin başkalarına nazaran daha fazla olumsuz tepkiyle ilişkilendirildiği ortaya konmuştu.

Brown Üniversitesi’nden onkolog ve kanser araştırmacısı Profesör Wafik El-Deiry, vakaların tıbbi geçmişleri, aşı kayıtları ve patoloji raporlarının detaylı formda incelenmesi gerektiğini savunuyor. El-Deiry, “Bu kanserlerin moleküler iştirak taşıyıp taşımadığını görmek için tümör dokularında tam genom dizilemesi yapılmalı,” diyerek spike protein varlığı, plazmid DNA kontaminasyonu ve SV40 promotörü üzere ayrıntıların araştırılması gerektiğini vurguluyor.

Öte yandan, aşı zıddı spekülasyonlara temkinli yaklaşan MNA, misal aşı zorunluluğuna sahip öbür hastanelerde bu çeşit kümelenmelere rastlanmadığını hatırlatarak, birincil neden olarak çevresel faktörleri öne çıkarıyor.

VİRÜS ARAŞTIRILMALI
Covid-19 virüsünün kendisi de göz arkası edilmemesi gereken bir etken. SARS-CoV-2 virüsünün p53 tümör baskılama yoluna müdahale ederek kanser gelişimini kolaylaştırabileceği istikametinde bulgular mevcut. Spike proteininin tek başına varlığı, aşı mı yoksa virüs mü kaynaklı olduğu konusunda kâfi bilgi vermiyor. El-Deiry, “Virüs mü, aşı mı, yoksa ikisi birden mi? Bunları ayırt etmek için nükleokapsid proteinine bakmak gerekiyor,” diyerek çok katmanlı bir tahlil gerektiğine dikkat çekiyor.

TESADÜF MÜ, HALK SIHHATİ KRİZİ Mİ
Massachusetts’teki bu hadiselerin, istatistiksel olarak “kanser kümesi” kabul edilip edilmeyeceği şimdi netlik kazanmasa da arka arda yaşanan beyin tümörü teşhisleri, hem tıbbi hem de toplumsal açıdan önemli korkulara yol açmış durumda. Etkilenen hemşireler karşılık bekliyor, MNA kendi soruşturmasını yürütüyor ve bilim dünyası daha fazla bilgi talep ediyor.

Profesör El-Deiry, “Eğer bu olguyu tam olarak araştırmazsak, kanser nedenine ait kıymetli ipuçlarını kaçırabiliriz,” diyerek federal seviyede bağımsız bir soruşturma yürütülmesini öneriyor.

Bu hadiselerin gerisindeki gerçek şimdi bilinmiyor. Fakat şu kesin: Bu bir dönüm noktası olabilir. Ya sadece bahtsız bir tesadüfle karşı karşıyayız, ya da çağdaş tıbbın ve sıhhat siyasetlerinin temel taşlarını yine düşünmemiz gereken bir periyoda giriyoruz.