Ekrem İmamoğlu’ndan mesaj: Riskin tam ortasındayız

İBB Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu, partisinin İnanılmaz Kurultayı’nın yapılacağı gün Sözcü gazetesine yazdı.

“BÜYÜK MORAL VE GÜVEN”

Yazısında dünyadaki gelişmelere değinen İmamoğlu, kurultaya ait, “Bu kurultay iktidarı alma ve dünyanın büyük dönüşümünde Türkiye’yi elde ettiği, hak ettiği yere taşıma vazifesini verecektir. Hiç kuşkum yok ki delegelerimiz olgun ve demokratik bir kurultay gerçekleştirecek ve milletimize büyük moral ve inanç verecektir” dedi.

“BU SÜREÇ SONUNDA…”

İmamoğlu, şu tabirleri kullandı:

Bu millet bir şahıstan büyüktür

Bu millet bir bireyden büyüktür. İnsanlık, tarihinin en büyük medeniyet sıçramasını yapmak üzere. Bu süreç sonunda milletler ya hakim ya köle olacak.

21. YÜZYILIN birinci çeyreği biterken, bütün dünyada büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Tüm dünyada toplumlar ve devletler ağır seferberlik içinde. Her ülke kendi milletine mahsus ve kendi özellikleriyle uygun stratejiler geliştirmek ve bu büyük dönüşümde kendine ön sıralarda yer almakla meşgul.

“ÖNCELİKLERİMİZİ BELİRLEMELİYİZ”

Biz de dünyaya bakmalı, olup biteni anlamalı, önceliklerimizi belirlemeliyiz. Avrupa’dan Uzak Doğu’ya, Latin Amerika’dan Arap Yarımadası’na her yerde birtakım kavramlar öne çıkıyor: Ulusal sanayiye dayalı kalkınma planları, güçte ve bilişimde yaşanan sıçramalar, yapay zeka ve yazılım teknolojileri, yüksek teknoloji temelli sektörel dönüşümler. Tüm bunlar 21. yüzyılın yeni açılan perdesinde ülkelerin pozisyonlarını ve kuvvetlerini belirleyecek temel dinamikler. Bu dönüşümlerin ve kalkmakta olan trenin farkında olan ülkeler, insan kaynağını yeni çağa hazırlayacak eğitim ve mesleksel hazırlık stratejilerini tamamlıyor.

İnsanlık, tarihinin en büyük medeniyet sıçramasını yapmak üzere. Bu etkileyici seyahat, eşitsizlikleri daha da derinleştirecek. Ulusal gelirler ve hayat kalitesinde çok önemli aralar oluşmak üzere. 19. yüzyılın ikinci yarısında, sanayi ihtilali sonrası milletler ortasında oluşan aralıklar, bu defa yaşayacağımızın yanında devede kulak kalır. İnsanlık, hakim milletler ve köle milletler olarak ikiye bölünmek üzere.

“CAZİBE MERKEZİ OLMASI BİR MECBURİYETTİR”

Bu bakış açısıyla hangi kaideleri yerine getiren ülkeler trende kendilerine ön sıralarda yer bulabilir? Elbet adalet tertipleriyle yurttaşlarına inanç verenler, gençlere açtıkları geniş özgürlük alanıyla onları global rekabete hazırlayanlar, eğitim kalitesiyle çocuklarını ve gençlerini dünya çapındaki akranları düzeyine çıkaranlar. Ülkenin ve dünyanın en yaratıcı beyinleri için cazibe merkezi olma gayesine uygun toplumsal huzur, barış ve kişisel özgürlük kriterlerine sahip olanlar. Hasebiyle Türkiye’nin de haklar ve özgürlükler konusunda, adalet konusunda, eğitim konusunda, ömür kalitesi konusunda standartlarını yükseltmesi ve yeni kuşak üretim, finans ve teknoloji merkezleri için cazibe merkezi olması bir mecburiyettir.

Peki, dünyanın baş döndürücü bir süratle değiştiği bu vakit diliminde biz neredeyiz? Görünen o ki, riskin tam ortasındayız. Yargının hukuksuz kararlarla çürüttüğü adalet nizamı; adil ve özgür rekabetin olmadığı siyaset ortamı; vaktin gereksinimlerine uygun insan yetiştirmeyen üniversiteler ve eğitim sistemi; krizlerden kurtulamayan, adil bir gelir paylaşımı yapamayan istikrarsız iktisat; yeni jenerasyon üretim teknolojilerine ve endüstriyel gelişimlere ahenk sağlayamayan yapısal sorunlarımızla inançlı alanın tümüyle dışındayız. Kalkmakta olan trenin, yaklaşmakta olan büyük medeniyet sıçramasının çok uzağındayız.

“MİLLETİMİZ 15.5 MİLYON OYLA DAMGASINI VURMUŞTUR”

İşte, dünyanın bu dönüşümünü kaçırmamak, ülkemizi bu büyük sıçramanın bir paydaşı haline getirmek üzere büyük bir seyahat başlattık. Cumhuriyet Halk Partisi, dünya siyaset tarihine geçecek bir prosedürle Cumhurbaşkanı adayını belirlemeye karar vermiş, gerçekleştirdiği ön seçimle bir demokrasi ihtilaline imza atmış ve milletimiz 15.5 milyon oyla bu ihtilale damgasını vurmuştur. Bunun karşısına ise çağdışı kalmış teknikleri, antidemokratik uygulamaları, hukukun üstünlüğünü yerle bir eden, kendine rakip olan, kendisiyle tıpkı görüşte olmayan tüm kişi, kurum, kuruluş ve siyasi partileri düşman gören yaklaşımlarıyla hükümet ve hükümetin başındaki kişi ile bir avuç şürekâsı çıkmıştır.

“UTANÇ VERİCİ KARARLARIN MAĞDURLARI…”

Sonuçta iktidar içinde odaklanmış oligarşik bir yapının, bir avuç insanın yönettiği; yargının tüm kıymetlerinin altüst edildiği; medyanın ve bağlantının tehdit edildiği, yasaklandığı bir periyotta 15.5 milyon yurttaşın oyuyla Cumhurbaşkanı adayı seçildiğim gün ağır bir hukuksuzluğa maruz kalarak tutuklandım. O denli günlerden geçiyoruz ki, dünyanın böylesi bir süratle dönüştüğü umut çağında gençler tasa, güvensizlik ve ümitsizliklerini bir isyana dönüştürüyor. Gencecik polisler istemeye istemeye, hak arama çabasındaki gençlere hukuksuz buyruklarla şiddet uyguluyor. Hem gencecik polislerimiz, hem de üniversiteli gençlerimiz, bir avuç insanın bir gıdım daha iktidar uğruna aldığı utanç verici kararların mağdurlarına dönüşüyor. Yüzlerce gencimiz mübarek bir bayrama hapishanelerde, aileleri ise cezaevleri önlerinde giriyor. Pırlanta gençlerimize dahi vicdan ve adaletini gösteremeyecek kadar acımasız, vicdansız, zavallı bir akıl ile zümre ile karşı karşıyayız.

Hiçbir şey bunlar olunca güzele gitmiyor. Her şey daha da kötüleşiyor. İktidar partilerinin, mensuplarının, yöneticilerinin, üyelerinin, seçmenlerinin de vicdanında karşılık bulunuyor. Vicdan sahibi hiç kimsenin tüm bu yapılanları onaylamadığı, benimsemediği, hüzünlerini gizleyemediği günlerden geçiyoruz.

Ümitsizlik ve telaş büyüyor. İnsanlarımız artık hislerini içinde tutamıyor. Ülkesine sahip çıkmak isteyen on milyonlar haykırıyor. Sesini yükseltiyor, meydanlarda toplanıyor. Sessiz yığınların vicdanlarından yükselen sesi de hepimiz duyuyor, hissediyoruz.

Makamı ve koltuğu için her yolu mübah gören hükümetin başı ve bu oligarşik yapının bir avuç temsilcisi, milletin ve memleketin geleceğini tehdit ediyor. Dünyanın dönüştüğü, hudutların tekrar oluştuğu, bölgesel risklerin yaşandığı bir devirde bir gıdım daha iktidar ihtirasına kapılanların yarattığı görünüm ülkemiz için bir tehdit ve zafiyet oluşturuyor. Bu zayıflığın müsebbibi bu iktidar, ülkemiz için bir beka sorunu haline gelmiştir. Milletimizi, devletimizi, birlik ve beraberliğimizi, al bayrağımız altındaki bütünlüğümüzü ve demokrasimizi uçuruma sürüklemektedirler.

“30 MİLYONU AŞACAK İMZA KAMPANYASI”

CHP, bu gidişata ‘Dur’ demek için gerçekleştirdiği ve bir demokrasi ihtilali örneği sergilediği ön seçimlerden sonra, 19 Mart darbe teşebbüsüne karşı halkın sesinin meydanlarda duyulmasına öncülük etmiştir. İstanbul’da biriken ve dalga dalga tüm ülkeye yayılan bu güç artık de kentlerde yapılacak mitinglerle, yeni bir evreye taşınacaktır. 2 milyona yaklaşan üye tabanıyla 30 milyonu aşacak bir imza kampanyası başlatmıştır. Bu kampanyanın özgürlük ve erken seçim talebiyle yeni bir tarihi adım daha atılacaktır.

Tarihi adımlarla sürdürülen bu gayretin emeli; Türkiye’nin dünyanın dönüşümünden hak ettiği hissesi almasını sağlamaktır. Ülkemizde hak ve özgürlükleri tarumar eden, insanların diplomasını, malını, mülkünü, tarlasını, fabrikasını, tapusunu bile elinden alan; çocukların, gençlerin bugününü, yarınını, geleceğini çalan bu baskıcı iktidara ‘Dur’ demek ülkemizi bir an evvel mertçe bir seçim yarışına taşımaktır.

“BOŞA ÇIKACAKTIR”

Bükemediği her bileği hileyle, kumpasla alt etmeye çalışan iktidar, kirli medyası aracılığıyla başlattığı kampanya ve yargı sopasını da devreye sokarak CHP’yi de kayyımla tehdit etmektedir. İktidarın bu tehdidini CHP 6 Nisan Kurultayı’yla boşa çıkaracaktır. Bu kurultay CHP’nin birleştirici, kapsayıcı, Türkiye İttifakı anlayışıyla ülkenin tüm demokratlarının temsil edildiği bir geleceğin temelini oluşturma ve iktidara emin adımlarla yürüme vazifesiyle toplanmaktadır.

29 Mayıs’ta değişim prensibini ortaya koyarak başlattığımız kurultayda, Genel Liderimiz seçilen Özgür Özel’in üstün eforları ile 31 Mart’ta birinci parti olduk. Bu kurultaydan sonra Cumhurbaşkanı adayı ile Genel Lider birlikte, bütünleşik ve eş güdümlü çalışma devrimizde de kazanarak, iktidar olarak çıkacağımızdan hiç kuşkum yok. Evvelki kurultay partiye yerel seçimleri kazanma misyonu vermişti. Bu kurultay iktidarı alma ve dünyanın büyük dönüşümünde Türkiye’yi elde ettiği, hak ettiği yere taşıma misyonunu verecektir. Hiç kuşkum yok ki delegelerimiz olgun ve demokratik bir kurultay gerçekleştirecek ve milletimize büyük moral ve inanç verecektir.

Öte yandan Türkiye’nin bu kritik devrinde tüm siyasi partilere, fikir dünyasına, sivil topluma, sendikalara ve meslek kuruluşlarına da ortak sorumluluğumuzu hatırlatmayı bir borç biliyorum. Egemenliğin millete ilişkin olduğunu, ulusal iradeye kimsenin dokunamayacağını ve milletin bir bireyden, bir hükümetten, bütün iktidarlardan büyük olduğunu hatırlatmak da boynumuzun borcudur.

Millet büyüktür.