Kıbrıs’ta yeni cephe İsrail: Toprak alımları raporla belgelendi
Güney Kıbrıs Rum kısmı ile İsrail’in; KKTC üzerine yaptığı planları stratejik amaç hâline getirdiğine ilişkin tabirler ve Türkiye tarafından alınması gereken önlemler Ulusal İstihbarat Akademisinin (MİA) raporunda lisana getirildi.
Raporda şöyle denildi:
“İsrail açısından kıymetli bir dezavantaj, sahip olduğu coğrafyadır. Ülkenin yüz ölçümünün küçüklüğü ve stratejik tesislerin görece dar bir alanda yerleşmesi nedeniyle liman ya da rafineri üzere stratejik amaçların vurulması, ülke iktisadına kıymetli darbe vurmuştur.”
“Benzer halde dış dünya ile ağır bağlara sahip ülkede; ticari uçuşların durdurulması, hava alanının kapanması üzere gelişmeler değerli sıkıntılara yol açmıştır. Bu kırılganlık nedeniyle İran ataklarından evvel ülkenin sivil uçakları Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) kaçırılmıştır. GKRY’nin, bir müddettir İsrail tarafından stratejik derinlik fonksiyonu gördüğü bilinmektedir. O denli ki bu durum, Rum halkının ve siyasetçilerinin yansısını çekmeye başlamıştır. Mevzunun Türkiye tarafından da yakından takip edilmesi ve gereken tedbirlerin alınması elzemdir.”
İLİŞKİLERİNİ GÜZEL TUTUYOR
Orta Doğu uzmanı Prof. Dr. Ahmet Uysal, İsrail’in bölgede yapay bir devlet olduğu için kendisini rahat hissedemediğine dikkat çekerek, “Büyük güçlerle alakalarını yeterli tutmaya itina gösteriyor, özellikle Avrupa Birliği, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile iş birliği içinde hareket ediyor. Son devirde hem Rum bölümünde hem de Türk tarafında İsrail kaynaklı arazi alımlarıyla ilgili çeşitli haberler gündeme geliyor. Bu durum, İsrail’in mümkün bir kriz anında kaçabileceği yahut lojistik dayanak alabileceği bir yer olarak karşımıza çıkıyor. Tarihî olarak da emsal bir örnek vardır. İngiliz mandası altındaki devirde Filistin’e göç edecek Museviler evvel Kıbrıs’a toplanmış, oradan İsrail’e geçirilmişlerdir” diye konuştu.
YAYILMASINA MÜSAADE VERİLMEMELİ
Uysal, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“İsrail’in yalnızca bölgedeki başka ülkelere değil, Kıbrıs’a da kıymet verdiğini biliyoruz. Bilhassa KKTC’nin açılmasında ekonomik güç ve nüfuz sahibi olması dikkate alınmalı ve bunun yayılmasına müsaade verilmemeli. Çünkü ekonomik gücün beraberinde medya, toplumsal ve siyasi gücü de beraberinde getirmesi nedeniyle dikkatli olunmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.”
TÜRKİYE, BU GELİŞMELERİ YALNIZCA EKONOMİK HAREKETLİLİK OLARAK GÖRMEKLE YETİNEMEZ
Dış siyaset uzmanı Doç. Dr. Levent Ersin Orallı ise şu değerlendirmede bulundu:
“Son yıllarda İsrail vatandaşlarının KKTC’de ağır formda toprak satın alması, sadece ekonomik bir tercih değil, stratejik bir işgal teşebbüsüdür. KKTC’nin jeopolitik pozisyonu, Tel Aviv’in bölgesel vizyonunun merkezinde yer alıyor. Pekala, bu toprak alımları günahsız bir yatırım mı, yoksa ‘demografik mühendislik’ ismi verilen daha sinsi bir projenin modülü mı? Kıbrıs Türk halkı, geçmişte topraklarına göz diken emperyalistlere karşı kanıyla bedel ödedi. Bugün ise kimi çıkar etrafları bu toprakları kesim parça yabancı sermayeye satıyor.”
“Unutmayalım: Toprak bir defa elden çıkarsa, geri almak savaşla bile sıkıntı olur. KKTC makamları ve garantör ülke Türkiye, bu gelişmeleri yalnızca ekonomik hareketlilik olarak görmekle yetinemez. Unutulmamalıdır ki toprak mülkiyeti, ulusal egemenliğin asli ögelerindendir. Stratejik bölgelerde yabancı gerçek ya da hukuksal bireylere yapılan geniş çaplı satışlar, ileride kamu nizamını, güvenliği ve demografik yapıyı etkileyebilecek boyutlara ulaşabilir. Bu sebeple yetkili merciler, bu alımları hukuk devleti prensipleri çerçevesinde ve kamu faydasını gözeterek denetlemeli; gerekirse daha sınırlayıcı düzenlemeleri yürürlüğe koymalıdır.”
