Özgür Özel yeniden CHP genel başkanı: Gözler PM ve YDK’da
Cumhuriyet Halk Partisi, Ankara Yenimahalle Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde bugün 21. Fevkalâde “İrade Milletindir Kurultayı”nı gerçekleştirdi.
Kurultayda yapılan genel başkanlık seçiminde CHP lideri Özgür Özel, geçerli oyların tamamını alarak, 1171 oyla tekrar genel lider seçildi.
Kurultayda, 1323 kayıtlı delegeden 1276’sı oy kullandı. Kullanılan oylardan 1171’i geçerli sayılırken, 105 oy geçersiz kabul edildi.
CHP 21. Olağanüstü Kurultayı’nda Parti Meclisi (PM) için 183 aday, Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) için 51 aday başvurdu
GÖZLER LİSTELERDE
Özgür Özel’in rekor oyla genel lider seçilmesinin akabinde gözler 60 kişilik Parti Meclisi (PM) ve Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) seçimlerine çevrildi.
Özgür Özel, Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin kurulu için bir anahtar liste belirledi.
ÖZEL VE MUHALEFETİN LİSTESİ
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in CHP’nin 21. Olağanüstü Kurultayı’nda Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu seçimleri için sunduğu anahtar liste:
ÖZGÜR ÖZEL: “TÜRKİYE’Yİ ŞAHA KALDIRACAK İKTİDARIN DOĞUM SANCILARINI ÇEKİYORUZ”
Genel Başkanlık için oy kullandıktan sonra açıklama yapan Özgür Özel, şunları söyledi:
“Tarihi bir gündeyiz. Zira bu partiye çok büyük haksızlıklar yapıldı, büyük kumpaslar kuruldu. Bugün ayağa kalkan delegelerimizle ilgili her biri bomboş iftiralar atıldı. 47 yıl 2’nci parti olmuşuz, hazmetmişiz, bir kere ikinci parti oldular yapmadıklarını bırakmadılar. Millet, halkımız bunu görüyor. Bundan 1,5 yıl evvel birinci cinste 600 küsur oy almıştım ve ikinci cinse kalmıştı. Ankara’ya gelen bin 300 delege, iradelerini tazeliyorlar. Bundan sonra bu iftiraları atanlar, Cumhuriyet Halk Partisi’ni karalamaya çalışanlar, bakalım milletin yüzüne nasıl bakacaklar? Biz partimize, delegelerimize güveniyoruz. Bu tıpkı vakitte Cumhuriyet Halk Partisi’nin erken seçim kampanyasının başlangıcıdır. Bundan sonra adayımızı özgür bırakana, milletin önüne sandığı getirene, bu iktidarı değiştirene kadar durmadan, yorulmadan çalışacağız. Bilhassa Çankaya İlçe Seçim Şurası’nda sandıklarda resmi vazifeli arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Bu pazar gününde kimseyi yormak istemezdik lakin Türkiye’yi yoran, yorgun bir iktidarın bu son çırpınışları. Ümit ediyorum Türkiye’yi şaha kaldıracak, varlıklı edecek, yüzleri güldürecek, ‘ötesi olmayan bir Türkiye’ yapacak bir iktidarın doğum sancılarını çekiyoruz, daima birlikte başaracağız.”
ÖZGÜR ÖZEL’DEN BİR SAAT 45 DAKİKALIK AÇILIŞ KONUŞMASI
Saat 10.20’de kurultayın açılış konuşmasına başlayan CHP lideri Özgür Özel, bir saat 45 dakika konuşma yaptı. Ekrem İmamoğlu’na selam göndererek konuşmasına başlayan Özel, “Silivri Cezaevi’nde yatan yiğidime, aslanıma Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sonraki Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na merhaba” dedi.
Özel, “Olağanüstü bir gündemde inanılmaz bir günde bu kurultay yapılmasın diye bir Cuma akşam üstü saat 16.59’da kayyım bildirim etmek üzere kurulan kumpası boşa çıkarıp, bu kurultay yapılamasın diye Arena Salonu’na yanıt mühletini bekletip, kurultay ilanını boşa çıkarmaya çalışıp, bu kurultay yapılamasın diye yıllar evvel kendi onayladıkları tüzüğe karşın sabah tam 10.00’da hazirun olmazsa kurultayı yaptırmayız iptal ederiz hesaplarını boşa çıkarıp 81 vilayetten 973 ilçeden bir pazar sabahı buraya gelip tertemiz iradelerini lekelemeye çalışan kumpasçılara karşı CHP’nin tarihini, bugününü, yarınını, iradesini ve geleceğe yönelik olarak bu ülkenin teminatı olduğunun gerçekliğini tüm Türkiye’ye gösteren canım arkadaşlarım, sevgili yoldaşlarım hepiniz beğenilen geldiniz” tabirini kulladı. Özel, şunları kaydetti:
“CEZAEVLERİNDE TUTULAN GENÇLERE MERHABA”
“Rengini ay yıldızlı al bayrağımızdan alan, siyasi partilerle değilse de milletin kendisiyle milletin gönlünde ittifak yapan Türkiye İttifakına inananlara, toplumsal demokratlara, milliyetçi demokratlara, liberal demokratlara, Kürt demokratlara, Türkiye’nin bütün demokratlarına merhaba. 19 Mart darbesine direnmek için sokaklara, meydanlara inen on milyonlara, hukuksuzca mahpusta tutulan Esenyurt Belediye Liderimiz Ahmet Özer’e, Beşiktaş Belediye Liderimiz İstek Akpolat’a, Beykoz Belediye Liderimiz Alaattin Köseler’e, Şişli Belediye Liderimiz Resul Emrah Şahan’a, Beylikdüzü Belediye Liderimiz Mehmet Murat Çalık’a, Silivri zindanlarında tutulan belediye meclis üyelerimize, Seyahat davasında bugünlerde tekrar hak arayacaklar olursa onlara gözdağı olsun diye üç sefer beraat etmelerine karşın, Seyahat davasından hepimiz ismine orada tutulan Bakırköy Bayan Cezaevi’ndeki Çiğdem Mater’e, Mine Özerden’e Silivri Cezaevi’ndeki Osman Kavala’ya, Can Atalay’a, canım kardeşim Tayfun Kahraman’a, başka siyasi partilerden tutsak olan tüm siyasilere, genel liderlere eş genel liderlere ve Silivri Cezaevi’nde yatan yiğidime, aslanıma, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin seçilmiş başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sonraki Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na merhaba. ‘Ekrem Lider İstanbul’un iradesidir, benim irademdir’ diyen, yasak tanımayan, barikat tanımayan, pürüz tanımayan, kendi geleceklerine Türkiye’ye umut olan canım genç kardeşlerime, Silivri’de ve başka cezaevlerinde tutulan genç kardeşlerimin her birine, onlardan farklı analarının, babalarının her birine merhaba, yürekten merhaba, merhaba.”
“ÇOK PARTİLİ DEMOKRATİK REJİMİ İNŞA EDEN PARTİDİR”
Atatürk’ün partisine, Türkiye’nin bir sonraki Cumhurbaşkanına yönelik sivil darbe teşebbüsüne direndikleri bir periyotta CHP’nin 21’inci İnanılmaz Kurultayı’nın yapıldığını söyleyen Özel, “Bugün, 19 Mart başarısız darbe teşebbüsünün bir ayağa olan, partimize kayyım atama planını bertaraf etmek, CHP’nin ne demek olduğunu cümle aleme göstermek için buradayız. CHP’nin onurlu delegelerinin sayısı tarihte görülmemiş bir teveccühle bir yılda yüzde 35 artan 1 milyon 900 bine ulaşan üyelerinin, yüreği bu salonda çarpan umudunu bize bağlayan milyonlarca vatandaşımızın gelecek hayallerini savunmak için buradayız. CHP kurucu iradedir, parti olma vasfının yanında, tebaa olmaktan çıkarıp eşit yurttaş yaptığı milyonların partisidir. Pek çok insan hakkını Batılı ülkelerden çok daha evvel yurttaşlarına tanıyan bir partidir. Tüm yetkiler elindeyken istese tek parti olarak devam edebilecekten, çok partili demokratik seçimi demokratik seçimlerle ülkeyi tanıştıran, çok partili demokratik rejimi inşa eden partidir” sözünü kullandı.
“KİMİN DEMOKRAT OLMADIĞINA KAYBETTİĞİNDE NE YAPTIĞINA BAKARAK KARAR VERİLİR”
Özel, 31 Mart yerel seçimlerinde partisinin 47 yıl sonra birinci çıktığını, AK Parti’nin ise 23 yıl sonra ikinci parti olduğunu anımsattı. Özel, “Demokraside aslolan milletin kararına saygıdır. Cumhuriyet Halk Partisi bu saygıyı duymuş, yanılgıyı, kusuru kendisinde aramıştır. Kimin demokrat kimin olmadığına, kazandığında ne yaptığıyla değil kaybettiğinde ne yaptığına bakarak karar verilir. Biz bugün kazandığında nasıl davranan kaybettiğinde nasıl davranan bir anlayışı burada daima birlikte mahkum etmek üzere buradayız” dedi.
Partilerinin hiçbir partiyle ittifak yapmadan Türkiye İttifakıyla girdiği seçimlerde aşılamaz denilen cam tavanı tuzla buz ettiğini yüzde 38 oyla birinci partisi olduğunu anlatan Özel, CHP Türkiye’nin 7 bölgesinde il belediyesi bulunan parti olduğunu vurguladı. Özel, “Ne oldu, Sivas’ın doğusunda yoksunuz diyenlere, ne oldu Ege’nin hiçbir vilayetinde yoksunuz diyecek başarıyı gösterdi lakin bu kelamı sarf edecek kibri göstermedi” diye konuştu.
O periyotta yaptığı konuşmalardaki birlik ve beraberlik vurgusunu anlatan Özel, başında bavullarını toplayıp gitmeye karar veren gençlerin umudu için burada olduklarını vurguladı.
Belediyelerinin aslanlar üzere çalıştığını söyleyen Özel, açılan kreşlere, anne kartlara, verilen burslara, besin yardımlarına, kent lokantalarına, emekli konutlarına değindi. Belediyelerin performanslarını ölçtürdüklerini, anket şirketlerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önüne memnuniyet oranının 60.5 olarak ölçüldüğünü koyduğunu anlatan Özel, CHP’nin emin adımlarla iktidara hakikat gittiğini onların da gördüğünü tabir etti.
“BÜYÜK BİR MEMNUNİYETLE TAKİP ETTİK”
Sayısız miting yaptıklarını, 17 ayda 54 ile 215 ziyarette bulunduğunu, 9 ülkeye 13 yurt dışı seyahati gerçekleştirdiğini belirten Özel, “CHP’nin Türkiye’de yaşananlarla ilgili Türkiye’nin haklı tezlerini savunan ve Türkiye’deki yapılan yanlışlıkları demokrasi tabanında hatırlatan hem diplomatik hem güzel bağlara dayanan süreci daima birlikte yürüttük. Meydanları kitleleri üyelerimizi gençlerimizi sokağa, meydana, mitinge, harekete hazırladık ve her geçen gün örgütümüzün bu kabiliyetinin süratle artmakta olduğunu, tertip yeteneğini süratle geliştirdiklerini, CHP’deki bu devinimin bilhassa 18-25 ortası gençlerin partiye dahil olma, üye olma sürecine inanılmaz bir ivme kazandığını büyük bir memnuniyetle takip ettik. Milletin sandıktaki bildirisini gerçek okumaya çaba ettik” diye konuştu.
“ZAMAN, DEMOKRATİK YOLLARLA CUNTAYI DAĞITMA ZAMANIDIR”
“Meydanları, kitleleri, üyelerimizi, gençlerimizi sokağa, meydana, mitinge harekete hazırladık ve her geçen gün örgütümüzün bu kabiliyetlerinin süratle artmakta olduğunu, tertip yeteneğini süratle geliştirdiğini takip ettik. CHP’deki devinimi, bilhassa 18-25 yaş ortasındaki gençlerin partiye dahil olma, üye olma sürecine inanılmaz bir ivme kazandırdığını büyük bir memnuniyetle takip ettik. Milletin sandıktaki bildirisini yanlışsız okumaya uğraş ettik. Millet, siyasete ‘kavgayı bırakın, benim kaygımı çözün’ dediği için olağandışı siyaset ile gayrete giriştik. Karşımızdaki partilerin seçmenlerine duyduğumuz hürmet, seçmenlerinin bizimle alaka kurması noktasında gösterdikleri yakınlaşmayı gözeterek, vakit zaman diplomatik alakalarla, vakit zaman başkanlarını aşıp, onların seçmenleri ile konuşan bir lisanı geliştirdik. Gerisinde durduk. Bu çalışmaların sonucunda, partimizi tüm araştırmalarda birinci parti tutmaya devam ettik. Geçen yıl temmuz ayı prestijiyle 6 büyük firmanın ortalamasında lokal seçimde aldığımız oy oranına ‘bugün genel seçim olsa tercih edeceğim parti, CHP’dir’ yanıtı ile ulaştık. Karşımızdaki muhataplarımız, ülkeyi yönetme yetkisini elinde bulunduranlar ne yaptı? Demokrasi sınavı kazandığında değil, kaybettiğinde verilir. İktidar partisi birinci sefer kaybettiği seçimlerden sonra yaptıklarıyla kaybetmenin imtihanından geçemediğini bütün dünyaya gösterdi. Bizim 47 yıldır demokrasiye duyduğumuz saygıyı, bırakın olağan vaktinde yapılsa, seçim takviminin başlayacağı 47 ayı, 47 gün bile gösterememiştir. Bizimle hizmette çalışacak yürekleri yoktu. Bizimle hizmette müsabaka imkanları yoktu. Onun yerine kamu gücünü rakiplerine karşı kullanarak, hem belediyelerimizi hem de muhalefeti sindirme uğraşına girdiler. Milleti tekrar kutuplaştırarak, yeni arbedeler yaratarak, koltukta kalabileceklerini hesap ettiler lakin attıkları her adımda daha da zayıfladılar. Taban ücretlilere, emeklilere haklarını vermek yerine, ülkemizdeki yoksulluğu ve gelir adaletsizliğini daha da derinleştirdiler.
“ÖZEL DİZAYNLI OPERASYONLAR YAPTILAR”
Yasakları, yolsuzluğu, yoksulluğu çok daha ileri boyutlara götürdüler. Demokrasiyi, işine geldiğinde binilecek bir tren üzere görenler, yenildikleri seçimden sonra o trenden inmeyi tercih ettiler. Artık gerisinde milletin takviyesi bulunmayan, ellerindeki iktidar yetkisini berbata kullanan, despot bir rejimi kurmak için adımları planlı ve sistematik bir halde atmaya başladılar. Tüm bunlara şahit olan millet, anketlerde CHP’yi birinci parti yapmaya devam etti. Gururla söylüyorum ki yaşadığımız Saraçhane sürecinden evvel yapılmış tüm anketlerin, dün açıklanan mart ayı ortalamasında CHP, kurulduğu gün olduğu üzere bugün de Türkiye’nin birinci partisi. Bu gerçekle yüzleştikçe daha da pervasızlaştılar. Birinci olarak Temmuz 2024’te AK Partili belediyelerin yıllardır ödemediği SGK borçlarını faiziyle tek seferde belediyelerimizden tahsil etme hazırlığını ilan ettiler. Belediyeler mali krize girsin, işçi maaşlarını ödeyemesin, hizmetleri aksatsın diye bu türlü bir mali operasyona giriştiler. Akabinde fakir ailelerin evlatlarının burslarına, kreşlere ve canlı yayında verdikleri talimatla ‘belediyeleri silkeleyin’ diyerek toplumsal belediyecilik hizmetlerini durdurmanın hesabına giriştiler. Bu teşebbüslerin hiçbirinden sonuç alamadıkları üzere milletin takviyesini bir zerre olsun kazanamadılar. Erimeye devam ettiler.
Baktılar olmuyor, bu sefer Türkiye’nin geleceğine ihanet edecekleri bir süreci 9 Ekim’de İstanbul’a atadıkları bir başsavcı eliyle başlattılar. Bu darbe teşebbüsü planını daha o günlerden, ‘Türkiye’nin bir sonraki cumhurbaşkanına, kendisinin mümkün rakibine darbe teşebbüsü hazırlığı var. Bir darbe düzeneği işliyor’ diye küme toplantımızda hepinizle paylaşmıştık. Adaleti kirletmesi için mahkeme mahkeme gezdirilen, Adalet Bakanı’nın bile kelam geçiremediği, özel misyonlu bir yargı aparatıyla, iktidara muhalefet eden kim varsa boynunu vurmaya, susturmaya, sindirmeye, günü gelince itiraz edecek takat bırakmamaya çalıştılar. Siyasetçilerden, akademisyenlere, gazetecilerden, sanatkarlara, barolardan, iş beşerlerine kadar bir hukuksuzluk dalgası başlatarak, toplumun dikkatli seçilmiş ve tüm kesitlerini sindirebilecek operasyonlarla, bir gün yatarı olmayan cürümlerden tutuklamalar yaparak ya da eli kelepçeli imgenin servis edildiği durumla insanları bir daha itiraz edemez, tweet atamaz, açıklama yapamaz bir hale sokmaya, 12-13 yıl evvelki imgelerden cadı avı başlatarak, Seyahat gibisi sokakta toplanma, özellikle gece şov yapma üzere işlerin 12 yıl sonra bile devlet tarafından cezalandırılacağı hissini yaymak üzere özel dizaynlı operasyonlar yaptılar. Bunun içine RTÜK’ü de TRT’yi de devletin tüm kurumlarını da alet ettiler.
“ÜYE SAYIMIZ AN PRESTİJİYLE 1 MİLYON 900 BİNE ULAŞTI
AK Parti iktidarına muhalefet etmeyi tek kabahat olarak resmileştirdiler. Halbuki uyuşturucu baronlarını, çeteleri, mafyaları milletin üzerine çökerken, onlara ses etmeyenler, af talep edenler, milletin AK Parti iktidarına muhalefetini tek gözaltı ve tutuklama sebebi olarak gördüler. Temel hedefleri, Beylikdüzü’nde 1, İstanbul’da 3 kere Erdoğan’ın adaylarını mağlup eden Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmekti. O denli ki beş davada başka ayrı siyasi yasak hem de 25 yıl mahpus istediler. Milletin iradesine hürmetsizlik edenler, devleti milletin karşısına dikmekten çekinmediler. Bu hücumlara karşı, onların istediği üzere millet ya susacaktı, sinecekti, duracaktı, geri çekilecek ve korkacaktı ya da millet bu darbeye direnecekti. İşte millet, fakru zaruret içindeyken, en güç günlerdeyken kimin gözünün içine bakıp, güç aldıysa döndü oraya baktı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin gözlerinin içine baktı. Teslim olmak, susmak, sinmek yerine ayağa kalkmaya, meydan okumaya karar verdik. CHP artık bu iktidarın, bu millete vereceği hiç bir şey olmadığını, esasen daha evvel ‘geçim olmazsa seçim olur’ diyerek milletin erken seçime 31 Mart’ta yüzde 23 olan talebinin, yüzde 60’lara hakikat tırmandığı süreçte, ‘Erken seçimin adayı da erken belirlenir. Madem ki korkuyorsun, adayımızı belirliyoruz’ diyerek yola çıktık. Bunun için daha evvel kelam verdiğimiz üzere tüm üyelerle bir ön seçim yapmaya taahhüdümüzü yerine getirdik. Şubat ayını ise an itibariyle 1,5 milyon olan üye sayımızı, 1 milyon 600 bine çıkarma, 100 bin yeni üye gayesiyle ile partiye kayıtlarını açık tuttuk. Bu sayıların şubat ayı sonunda 1 milyon 750 bine, bu ivmenin devamında an prestijiyle 1 milyon 900 bine ulaşmış olduğunu büyük bir memnuniyetle tabir etmek isterim.
MESAJ VERDİLER
2019’da Ramazan Ayı’nda İstanbul seçimini iptal ettikleri üzere 6 sene sonra yeniden bir Ramazan Ayı’nda, iftar sofrasında 31 yıl evvel alınmış bir diplomayı iptal etmeye, sonraki sabah, diploma iptalinden saatler sonra, 19 Mart’ta sahur vaktinde, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına operasyon yaparak planladıkları darbeyi başlattılar. 4 günlük gözaltı müddetini, ön seçim tarihine denk getirdiler. Ön seçim günü milletin önüne sandığı koyduğumuzda, Ekrem İmamoğlu’nu hakimin önüne çıkardılar. Adeta bütün süreci İtalyan mafyasının ileti dolu aksiyonları üzere, Ekrem Başkan’ın ön seçim evraklarını partiye teslim ettiği gün, diploma iptali için üniversiteye başvurarak, çarşamba günü yapılacak toplantıda mezun olduğu fakültenin diploma iptal etmeyeceğini istihbarat ettikleri gün, iftar vaktinde kendi egemenlik alanlarında olan üniversite idare konseyinden diploma ettirerek, adayı üyelerimizle belirleyeceğimiz günden, 4 gün evvel sabah, tam oy kullanma saatinden dört gün evvel adayı gözaltına alarak, sandığın geleceği gün, adayı hakim karşısına çıkarak adeta ‘Gizlimiz saklımız yok. Gayemiz aşikâr. Sonuç almak için gözümüzün ne kadar döndüğü, gözü nasıl kararttığımız belli’ iletisini verdiler. Onlar adayımızı Vatan Emniyet’e götürdüklerinde, ‘artık sandık CHP üyesi 1 milyon 750 bin kişinin değil, bu darbe teşebbüsüne direnmek isteyen tüm Türkiye demokratlarının sandığıdır’ diyerek dayanışma sandığını tanım ettik. Bu örgüt o gün 1 milyon 650 bin kişi, 14 milyonun üzerinde yurttaşa, daha evvel üyesi olmadıkları, tahminen yerini yurdunu bilmedikleri bir siyasi partinin kendi ön seçim sandığını dayanışma gösterebilecekleri bir demokrasi alanı olarak göstermeyi, iki elinde iki bastonuyla merdivenlerden 96 yaşında tırmanan nineyi, 104 yaşında sandık başına koşan dedeyi, anasının karnında 3 aylık bebeği oraya taşıyacak motivasyonu götüren örgütümüzün her birini alnının ortasından öpüyorum.
“DARBE TEŞEBBÜSÜNÜ DAİMA BİRLİKTE PÜSKÜRTTÜK”
Saraçhane’ye kayyum atanmasını kelamda terörle ilişkilendirilen belgeden gördük. O an İstanbul’da sokağa çıkmak neredeyse yasaklandı. 3 kişinin bir ortaya gelmesi, basın açıklaması yapması, miting yapması, toplanması, yürümesi 5 günlüğüne yasaklandı. O yasağı duyduğumuzda verdiğimiz karar, Saraçhane’ye gitmek, İstanbul’u, Ekrem İmamoğlu olmadığı sürece emanet kabul etmek ve gece gündüz sahip çıkmak ve bu sahip çıkmaya İstanbulluları davet etmek oldu. Tarihi yarım adadaydık. Köprülerle geçilen yarım adadaki bütün köprüleri kaldırdılar. Bütün yolları kapattılar, TOMA’ları, barikatları koydular. Milletimizin bağrından kopmuş polislerimize, milletin evlatlarını üniversiteden adım atmamaya, yarımadaya ayak basmama talimatı verdiler. ‘Bin kişi toplanırsa, tayin yerini kendin belirle’ diye emniyetteki amirleri, müdürleri tehdit ettiler. O akşam davet saatimiz geldiğinde, Saraçhane’de, Saraçhane tarihinin en büyük kalabalığı ile evvel 155 bin kişi sonra 220 bin kişi sonra 550 bin kişi, pazar akşamı vazifesini yaptıktan sonra Saraçhane’ye koşan 1 milyon 250 bin kişi ile darbe teşebbüsünü daima birlikte geri püskürttük.
“MİLLETİN İRADESİNİ KİMSE YENEMEZ”
Millet bu darbeyi püskürtü ancak elimizde, karşımızda bir cunta kaldı. Türkiye’de bir yanda kutuplaştırmak isteyen, bir yanda milletle kucaklaşmak isteyen, bir yanda karşısındakini şeytanlaştıran, bir yanda her şeye karşın o iktidara oy vermiş de olsa millete, iradesine hürmet duyan, bu ülkenin kuruluş kodlarına, birliğine, beraberliğine inananlar karşı karşıya geldiler. Bugün Türkiye’de tekrar milletin çözeceği bir istikrar durumu mevcuttur. Cuntacılar yani, darbeyi planlayanlar, bir evvelki seçimin sonuçlarından ötürü, sarayda, bakanlıklarda, devlet dairelerindeki makam odalarına hapsedilmiş bir cunta olarak durmaktadırlar. Fakat sokaklar, meydanlar, irade halkındır, milletindir, bizimle birliktedir. O cunta Ekrem Başkanı’mız başta arkadaşlarımızı çeşitli cezaevlerinde esir tutmaktadır. Türkiye’yi seçimden, rakibinden korkan, milletten korkan bir cunta yönetmektedir. Tayyip Erdoğan, halkın dayanağını gerisine alan bir cumhurbaşkanı değil, halkın takviyesini alanları, kendine rakip olabilecekleri amaç alan bir cunta liderine dönüşmüştür. Zira artık meşruiyeti yoktur. Seçimden, sandıktan, milletten ve sokaktan korkmaktadır. Vakit, demokratik yollarla o cuntayı dağıtma vaktidir. Bugün bu salondaki irade, o cuntayı dağıtacak iradedir. Türkiye’yi bir avuç cuntacıdan kurtaracak iradedir. Türkiye bir avuç cuntacıdan büyüktür. Devleti var eden millettir. Millet, bu ülkenin gerçek sahibidir. Gelecektir sandığa ve bitirecektir, yollayacaktır cuntayı. Zira irade milletindir. Milletin iradesini kimse yenemez.”
“KUL HAKKINA GİREN CUNTACILAR MAHKEME-İ KÜBRADA SANKİ NE YAPACAKLAR?”
Özel, partisinin 21’inci Harika Kurultayı’nda yaptığı konuşmada, “Avrupa Sosyalist Partisi’nden Avrupa’daki tüm ülkelerin, son derece güçlü, kimi iktidarda kimi muhalefette partileri Türkiye’ye dayanağa geldiler. Cumhuriyet Halk Partisi’ne dayanağa geldiler. Geçen hafta maalesef Avrupa Birliği toplumsal demokratlarıyla, muhafazakar demokratlarıyla, yeşilleriyle, sağ partileri ile verdiği ortak kararlarla, örneğin 28 Nisan’da Türkiye’de yapılacak Akdeniz Birliği Parlamenterler Asamblesi’ni iptal ederek, 14-15 Nisan’da Avrupa Parlamentosu’nun AB Türkiye Karma Parlamento Komite Toplantısını iptal ederek ve Genişlemeden Sorumlu Üye Marta Kos’un Antalya Diplomasi Forumu’na gelmesini, Hakan Fidan’la görüşmesini iptal ederek topyekün Türkiye’ye tutum alırken, o parlamentonun sol-sosyal demokrat partilerinden oluşan dost, kardeş partilerimiz Yunanistan’ın evvelki Başbakanı, Türkiye’nin, İsmail Cem’imizin can dostu Sayın Papandreou’nun başkanlığında partimizi ziyaret ettiler. Kendilerine barışa yaptığı katkı için, Türk – Yunan dostluğuna geçmişte koyduğu emekler için ve bugün Türkiye demokrasisine Avrupa’nın bir bütün olarak sahip çıkmasına gösterdiği emekler için teşekkür ediyoruz” tabirini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
“BU DARBEYİ ANLATMAKYA BİR ADIM GERİ DURURSAM NAMERDİM”
“Türkiye’de ana muhalefet partisiyiz. Yurtdışında Türkiye’nin partisiyiz. Dün iştirakçilerin teyit ettiği üzere Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği için 77 ülkeden 86 partinin imza attığı yerde, Türkiye’de yaşananların sandığı kaldırmak, sonuçlarını yok saymak, gelecekteki rakiplere darbe yapmak ve bunu hukuku araçsallaştırarak yapmanın Türkiye’yi Avrupa ve dünya kamuoyunda ne hale getirdiğini daima birlikte gördük. Artık bir ezbere teslim olmamızı bekleyerek, bizi geriletecekler ya… ‘Türkiye’yi yurtdışına mı şikayet ediyorsun?’ Türban sıkıntısında 28 Şubat’ta yapılanları dünyaya anlatırken ya da parti kapatmakta heyet kurup bütün Avrupa’yı gezip parti kapatma davasına karşı konuşulurken ya da 15 Temmuz’un sonraki sabahı kapımızı çalıp ‘Cumhuriyet Halk Partisi, yurtdışı bağlarınız âlâ. Bu darbeyi, bu FETÖ’cüleri birlikte anlatalım’ derken Türkiye’yi yurtdışına şikayet etmeyenler, memleketler arası alanda bir ülkede hak ihlalleri ve demokrasi sorununun o ülkenin iç işi sayılmayacağı gerçeğini unutturmaya çalışıp, bizi kelamda geriletmeye çalışıyorlar. Ne sokakta, ne Meclis’te, ne de dünyanın rastgele bir yerinde bu cunta iktidarının yaptığı hukuksuz darbeyi anlatmakta bir adım geri durursam namerdim, onursuzum.
“NE BONONA GÜVENİRLER, NE YATIRIMA GELİRLER”
Bir yandan Türkiye’ye yabancı yatırım gelsin diye çırpınan biziz. Avrupa Birliği’ne tam üyelik umudu nedir? Hukukun üstünlüğü nedir? Hukuk devletini savunmak nedir? Fakat hukuk garantisini kaldırmak nedir? Diploma iptal ediyorsun 30 yıl sonra ya. Türkiye’nin ismini bilmeyenlerin ismini bildiği İstanbul’un mazbatasını iptal ediyorsun. Seçilmiş Belediye Başkanına, Balkan Belediyeler Birliği Liderine verilen mazbatayı hazmedemiyorsun, kumpas kurup içeriye atıyorsun. Bu ne biliyor musun? Hayalde olalım, duşta: Dünyanın en büyük yolcu uçağı, A380 Airbus. İçinde dünyanın en güçlü 600 bireyi olsun. Almaz da kargosunda dolarlar, altınlar, bütün servetleri olsun. Karar vermişler Türkiye’ye geliyorlar. Mehmet Şimşek, Erdoğan kulede bekliyor. Milleti de toplamışlar oraya. Anons yapıyorsun, ‘Dünyanın bütün yatırımları Türkiye’ye geliyor. Uçak hava alanımıza girmiştir.’ Alkış, kıyamet. A Haber’de gözyaşları. Uçak yaklaşıyor, iniş müsaadesi istiyor. İniş müsaadesi verildiğinde Tayyip Erdoğan koşuyor, pistin ışıklarını kapatıyor. Uçak pas geçiyor, Öbür ülkelere gidiyor. Sonra ‘Niye ışıkları kapattın?’ diyene, ‘Bunu niçin söylüyorsun?’ diyorlar. Dünyada sermaye türel öngörülebilirlik ister, garanti ister. Sen ana muhalefetin mazbatasını, seçilmiş belediye liderinin diplomasını yalnızca rakip oluyor diye dünyanın gözü önünde iptal edersen, ne bonona güvenirler, ne taahhüdüne güvenirler, ne gelip buraya rastgele bir yatırım yaparlar. Bugün artık cuntacılarla, demokratlar iki başka saftadır. Cuntacılar sadece iktidarları için ülkeyi fakirleştirmeyi, borçlandırmayı, perişan etmeyi göze almış, milleti sefalete sürüklemeyi göze almıştır. Demokrasinin de gelecekte güçlü bir Türkiye’de ticaretiyle de işçisinin alın terinin karşılığını almasının da hepsinin güvencesi, Atatürk’ün partisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir.
“BİR İFTİRAYI BİZE KONUŞTIRMAK İSTEDİLER, KONUŞMADIK”
Süreci bir de bu tarafıyla kısaca hatırlayalım. 19 Mart darbesinin bir ayağı da Cumhuriyet Halk Partisi’ydi. Zati o Pazartesi sabahına hepimiz şöyle uyanmadık mı? ‘Bu hafta İBB’ye kayyım, CHP’ye kayyım, İstanbul Barosu’na kayyım.’ Zira savunacak kimse kalmasın, oradaki hiyerarşi kırılsın, Cumhuriyet Halk Partisi’nin hiyerarşisi kırılsın. İBB’ye kayyımı atasınlar ve ‘Hırsızları, yolsuzları, teröristleri def ettik’ densin. Bütün kanallar bunu versin, öteki ses duyulmasın. Bu vasata bu millet teslim olsun. Tam o noktada işte ayağa kalktık arkadaşlar. Bir maksat de Cumhuriyet Halk Partisi’ydi. Biz Saraçhane’de gayret ederken, cuntacılar; bir yandan partimize kayyım atama planını beş kere deneyip yapamayanlar bir defa daha niyetlendiler. Ayrıyeten palavralarla, iftiralarla bu salondaki delegelerin tertemiz iradesini karalamalaya çalıştılar. Bursa’da yalnızca iktidarın prestij ettiği bir meczup Bursa Vilayet Liderimize iftira atmıştı, hakaret etmişti. Kendisi haklı olarak bu meczup hakkında cürüm duyurusunda bulundu. 2023’ün Kasım’ında bu meczup cezalandırılmak yerine evrak Ankara’ya gönderildi. Evrak Ankara’da bir yıl boyunca açık. Aslında 10 günde kapatılması gereken, içinde hiçbir şey olmayan belge açık tutuldu. Tayyip Erdoğan üç ayda bir kurultayımıza şaibe kelamlarını söyledi. Bu şaibe kelamlarına, Cumhuriyet Halk Partisi’nden kimse bir laf etmediğinde üç ay sonra bir daha söylüyordu. Üç ay sonra bir daha… Bir partinin kurultayına diğer bir partinin atacağı iftiranın tutmayacağını herkes bilir. Dönüp de öbür bir partiye, diğer bir partinin atacağı iftiradan ne olacak? Bizi o tuzağa çekmeye, bu iftirayı bize konuşturmaya çalıştılar. Konuşmadık, sabrettik. Doğrusunu yaptık.
“İŞTE BİN 300 CEP TELEFONU, VARMI BİR TANE TIPKI BAYİDEN ALINAN?”
O günün doğrusunun konuşulmaya başlandığında ne hale geldiği görüldüğünde, kullanışlı aparatlar, yalancı şahitler, hiç CHP ile alakası olmayan tiplemelerin CHP üzere gösterilmeye başlamasıyla onlar aradıkları yeri bulmaya çalıştılar. Fakat bir yıldır sayfasını açmadıkları evraka tabire çağırmaya, peşine düşmeye başladılar. İBB’ye kayyım atatmadığımız üzere partimize de kayyım atamak isteyenlere karşı son derece dik durduk. Şöyle bir noktaya gelindi: MASAK raporu istediler, MASAK. HTS kayıtları. Bin 300 delegenin hesap hareketlerine bakıp da bize verilen bilgi; MASAK raporumuz tertemiz. Ben biliyorum ki bu salondaki herkesin alnı tertemiz. Ancak bir yandan İstanbul’daki birileri kendini Türkiye Başsavcısı sanan birileri iftiralar, hakaretler üretmeye devam ediyor. Oradan yalancı beyanları servis etmeye, yandaş kanallarda ya da kelamda muhalif görünümlü lakin CHP’yi tartıştırmaya talimatlı kanallarda abuk sabuk argümanlar konuşuluyor. Yahu ne palavralar atmadılar ki… Her birinize, tam bin 300 tane cep telefonu dağıtılmış. Artık bir şey yapacağım. Ankara’da başsavcılığın İstanbul üzere iftira odaklı değil, ispat aradıklarını ki vazifeleri odur, buradan açıklıkla söz etmem lazım. Yapılan iftiralar yanlışsız mu diye hesap hareketlerine bakıyor. Yanlışsız mu diye ona bakıyor. Savcıların bir vazifesi de lehe ispat toplamaktır. O vakit şöyle mi yapsak yahu? Hani daima görüntülerde söylüyor ya dayı güzeline gitmeyen bir şeyi söyleyen gence, Türkiye’den şikayet eden gence, artık bu iftirayı edenlere karşı bin 300 delegemiz, çıkarın telefonu. Çıkar telefonu göreyim, göster telefonu. Ey savcı bey biz bugün buraya sen ispat toplayasın diye geldik. Bin 300 tane birbirinin birebiri, tıpkı marka, birbirinin seri numarasını takip eden bir telefonu görebiliyor musun burada? Bu salonun gelir ortalaması 60 bin lira. Milletvekilleri yükseltmese 50 bin lira. Bu telefonların her biri şu anda tıpkı baz istasyonuna sinyal veriyor. IMEI numarası üzerinden üretildiği gün, tarih, modem, alındığı yer belirli. Bu hatta ne vakittir takıldığı aşikâr. Bin 300 tane alın teriyle alınmış telefonun lehimize kanıt üretmek üzere baz istasyonunuza sinyal veriyoruz. İşte Cumhuriyet Halk Partisi budur. İşte sana bin 300 tane tıpkı marka telefon var mı bir tane birebir bayiden satın alınan? Teşekkür ediyorum arkadaşlar. Siz değil, size bu iftirayı atanlar yerin tabanına girdiler artık.
“ONLAR YÜZÜNÜ MASKELEYEN SARAY YANDAŞLARI”
Bu salonda ortalama geliri 50 bin lira olan, alın teri ile çalışan aslan üzere delegeme, ‘Oradan, buradan şunu aldın’ palavrasını atanlar, kendileri 120 bin lira maaş alıyorlar, 90 milyon liralık, eski parayla 90 trilyonluk lüks yatı gezip pazarlık yapıyorlar. Sonra da diyor ki ‘Bin 300 telefon verilmiş. İçinde soğuk cüzdan varmış. O soğuk cüzdanda da rüşvet paraları varmış.’ Bak bak bak. Kişi kendinden bilir işi. Soğuk cüzdan neymiş biliyor musunuz? Kirli para kriptoya dönüyormuş, o cüzdana yükleniyormuş. Örneğin geçmişte yaptığı bir kamu misyonunda bir büyük iş adamından büyük bir parayı rüşvet olarak alan birisi, onu soğuk cüzdanla yurtdışına kaçırmayı bilir. Ey Sayın Başsavcı, bu salonda soğuk cüzdanı bilen de yok, alın teri olmadan telefon alan da yok. Lakin soğuk cüzdanı kimin kullandığını biliyorum, günü gelince hesabını soracağız Allah’ın müsaadesiyle. Bir de utanmadan ‘Şikayet edenler CHP’li’ diyorlar. ‘Bizim bir cürmümüz yok, CHP’liler kendileri suçluyorlar, kendileri konuşuyor’ diyorlar. Buradan söylüyorum, Erdoğan’a sesleniyorum. Bu partide o denli CHP’liler yok. Onlar CHP’li falan değil. Onlar yüzünü maskeleyen saray yandaşları, onları CHP’li diye kimse yutturamazsınız, onlar CHP’li değil. Menfaat çukuruna düşen işbirlikçiden CHP’li olmaz. Bir partinin Genel Liderine ‘1 Nisan’da gidecek’ diyenden, 31 Mart seçimlerinde zafer değil hezimet bekleyenlerin yaptığı işleri kimse Cumhuriyet Halk Partisi’ne mal etmeye çalışmasın. Bunu yaparsan o salon ayağa kalkar, haddini bildirir sana. İşte Cumhuriyet Halk Partisi budur, budur. Bunlar 31 Mart zaferinin sahipleridir. Bunlar bu partinin onurlu, vicdanlı, gözü pek, kararlı evlatlarıdır. Bu evlatları kimseye karalatmam, kimsenin kendi çıkarına, ihtirasına, bu evlatları yedirmem, yedirmeyeceğim. Cumhuriyet Halk Partisi kurultayı 1919 Sivas Kongresi’dir. Mandayı, himayeyi reddetmiş, kurtuluşu örgütleme, bağımsızlığı ilan etme vazifesini millete veren kongredir. Bu salondaki irade, Sivas Kongresi’nin iradesidir. Bu salondaki irade, 1972’de toplumsal demokrasiyi iktidara taşıyan kurultayın iradesidir. Bu kurultaydaki irade, Mustafa Kemal Atatürk’e, ‘Manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddederiz’ diyebilen Tıbbiyeli Hikmet’in iradesidir. 19 Mart darbecilerine karşı direnen irade de, partisini bir avuç meczuba teslim etmeyen irade de, bu salonun iradesidir.
“AK PARTİLİ VE MHP’Lİ SEÇMENİN VİCDANINA SESLENİYORUM”
Biz birlik ve beraberlik içinde, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Ancak AK Partili ve MHP’li seçmenlerin vicdanına seslenmek isterim. Mübarek Ramazan ayında kul hakkı yediler. Bayramda insanları ailelerinden, çocuklarından ayırdılar. 18-19 yaşında gençleri, hepimizin evlatlarını bir gün yatarı olmayan bir hatadan günlerdir mahpusta tutuyorlar. Bugün hesap veremeyeceği düşünülüp kul hakkına giren darbeciler, cuntacılar mahkeme-i kübrada sanki ne yapacaklar? İktidarını sürdürmek için insanların ferdî namusuna rüşvet ve onların partisine terörle işbirliği iftirasını atmak hangi vicdanına, hangi ahlaka, hangi dine, nasıl bir dindarlığa sığar? O yüzden lütfen iftiracılarla, müfterilerle artık bundan sonra sorgulayarak, bunların attığı iftiraların muhatabının kendi evladınız, kendiniz, kendi öz vicdanınız olduğunu düşünerek lütfen hesaplaşın. Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır. Bugün gücü elinde bulunduranlar adaleti değil, kendi kurdukları batıl nizamı hakim kılmak istiyorlar. Hak çiğneniyor, adalet ayaklar altına alınıyor. Bugün Müslümanlar inancın gururunu, zalimin karşısında susarak değil, mazlumun yanında durarak taşıyacaklar. Zulm ile abad olanın akıbeti berbad olur. Bizim davamız makam davası değildir. Hak bâtıla galip gelene kadar uğraşımızı onurla sürdüreceğiz.”
“DOSYALARIN TAMAMININ İÇİ BOMBOŞ”
“Bugün cumhurbaşkanı adayımızı ve arkadaşlarımızı içerde tutan evrakların tamamının içi bomboştur. Darbe aceleye gelmiş, hazırlıksız yakalanmış, attığı iftiralara kanıt uyduramadan süratle ön seçime yetişmek için yaptığı işlerle adeta rezil rüsva olmuştur. Örneğin 2021 yılına kadar yani Ekrem Liderin seçildiği 2019’dan sonra iki yıl İBB’ye fatura kesen bir şirket vardır. Bu şirket bu faturaları kesmiş, parasını almış, mukavelesi bitince bir daha oraya uğramamıştır. Öteki bir yere gitmiştir. Bu şirket 2015 yılında ihaleyi almış, iki yıl uzatılan ihalesi, 2019 seçimlerinden evvel uzatılmış, o iki yıl da vazifesini yapmış, bilboardları kiralamış, alması gereken faturayı almış, ödemesi gerekeni ödemiş ve çekilmiş, gitmiştir. İBB’ye iftira atılacakken, İBB’ye iş yapan herkesi ‘naylon faturalar kestiği anlaşılmıştır’ yazarken bu şirketi de yazmışlar. Bu şirket İBB’den o günden bugüne hiç iş almadığı halde, evvelki faturalar da evvelki kontratından olduğu halde son 5 yıldır Teknofest’i yapan ve Türkiye Yüzyılı kampanyası için cumhurbaşkanlığı kararıyla vergilerden, ihale mevzuatından muaf tutulan, Cumhurbaşkanlığı İrtibat Başkanlığı tarafından tek firma olarak kullanılan, 18 bakanlığa yalnızca Türkiye Yüzyılı kampanyasının bir kısmında 1.7 milyar lira fatura kesen bu şirket Tayyip Erdoğan’ın en yakını bu şirket, Fahrettin Altun’un tek muhattabı bu şirket, yalnızca fatura kesenlerin hepsine birebir saklı şahitle birebir iftira atılıyorken, bu acelecilikle açığa karışmış ve bu bilinmeyen şahit iftiralarıyla birlikte tutuklananlarla gözaltına alınıp, sabahleyin Cumhurbaşkanının çok yakınına giden bir telefon üzerine onun talimatıyla şubeden özgür bırakılmış, suçüstümüzle birlikte bir odaya davet edilip servis edilmiş göstermelik tutuklanmıştır. Problemin özü, Teknofets’i, Türkiye Yüzyılı’nı yapan şirketin Ekrem İmamoğlu’na naylon fatura çeken, işbirlikçi, bir şirket olduğu palavrasını bütün Türkiye’nin gözü önünde bir defa daha hatırlatmak isterim. Şu kadarını söyleyim, Ekrem Liderimizi yolsuzlukla, teröre yardımla itham ediyorlar. Ellerinde hiçbir şey yok. Vakit zaman televizyona çıkan meczuplaşmış, bizim yalanlamaktan yorulduğumuz birtakım bireyler, efendim daha evvel belediyelerin listesinde yer alan birtakım isimler konusunda bizim, Ekrem Liderin uyarıldığını, bu mevzuda ısrar ettiğimizi söyleyenler iftiracıdır, yalancıdır ve büsbütün bir algı operasyonunun bir kesimidir. Genel Lider olarak ben ve bu salonda tek beden olarak partimizin tüm Türkiye’deki iradesini temsil eden bizler, Ekrem Liderimizin da belediye liderlerimizin da namusuna kendi namuslarımız kadar kefiliz arkadaşlar.
“TACİZCİ, İFTİRACI, KAÇAKÇI, DOLANDIRICI BÂTIN ŞAHİTLER…”
Anayasa Mahkemesi, AİHM kararlarında yalnızca bilinmeyen şahit tabirinin hiç kimse için tutuklanma ve cezalandırma sebebi olmayacağı açıkça yazılırken 100’e yakın cürüm kaydı bulunan tacizci, iftiracı, kaçakçı, dolandırıcı kapalı şahitler ve geçmişte İBB’de bu işleri yapan, İBB’nin pak, şeffaf, yayınlanan ihalelerinden kaçan bir ekip yandaşların iftiraları, milletin ne vicdanında kabul bulmuştur ne de sorgu tutanaklarında bizi mahcup edecek bir şey ortaya çıkmıştır. Komployu hazırlayanlar aralık, ocak, şubat aylarında bir MASAK raporundan bahsettiler. Meğer MASAK raporunu 3 Mart günü talep ettiği savcılığın, 10 Mart günü fakat bu türlü bir rapor için bir haftada yazılmasını istedikleri rapor için bir uzman yardımcısını zorla razı edebildikleri, MASAK’ta bu rapora imza atacak bir kıdemli yönetici bulamadıklarını fakat şahsen Mehmet Şimşek’in baskısı ve tesiriyle, Tayyip Erdoğan’ın Mehmet Şimşek’e verdiği görevle bir uzman yardımcısına rapor hazırlatılmış. Raporda itham edilen, kuşkulu gösterilen tüm hesap hareketleri tek tek savunmada ispatlanmış.
Örnek: ‘15 yıl evvel bir arsa almışsın’ Ekrem Başkan’a. ‘Evet’, ‘Ödediğin para tapu kaydının 20’de biri bile değil. Bu sana rüşvet olarak verilmiş. Paranın yüzde 5’ini vermişsin koca tapuyu almışsın. Bedeline bak. Ekrem Başkan‘ın 14 yıl evvel dönüp de avukatına ‘ya biz onu kredi ile aldık’ demesi ile ve 20’de bir paranın Ekrem Başkan’ın hesabından ödenen kapora olduğunun, 20 katının bir kamu bankasından kredi kullanıldığının, paranın bankanın hesabından kişinin hesabına geçtiğini görünce Savcı ‘Ha tamam burası böyleymiş’ deyip geçtiği üzere MASAK raporu tel tel dökülmüş, MASAK raporu bir delil olarak tutuklamaya konulamamış ve milleti kandırmaya yönelik algı operasyonu orada yerle bir olmuştur.
Bir yandan da Ekrem Başkanı, İBB’ye kayyum atayabilmek için terörle ilişkilendirmeye çalışıyorlar ve söyledikleri yapılan iş, ‘kent uzlaşısı’dır. Açıkça söyleyelim, ben kent uzlaşısı kelamından, tanımlamasından korkmam. Lakin bu DEM Parti’nin bir tanımlamasıdır. Kendi parti meclislerinde aldıkları bir kararla ‘biz kazanacağımız vilayetlerde kazanacağız, kazanamayacağımız vilayetlerde kayıtsız, kuralsız muhalefeti desteklemek yerine şayet aday kent cürmü işlemeyeceğine, hak ihlali, ayrımcılık yapmayacağına inandığımız bir adaysa kent uzlaşısı noktasında yaklaşacağız’ dediği bir parti meclisi kararıdır. Fakat CHP, kent uzlaşısının bu tarifini reddetmemekle fakat ‘DEM, DEM kökenli Kürt, batıdaki Kürt, doğudaki Kürt’ bu sözlerin hiçbirini kriminalize etmemekte ve listelerinde bulundurabildiği üzere eski, evvelki periyot AK Parti’li, MHP’li, YETERLİ Partili pek çok ismin de listelerinde olmasına Türkiye İttifakı ismini vermekte, tüm renkleri kucakladığını söylemektedir. Bakın Ekrem Başkanı tutuklamak istedikleri, terörden tutuklayarak kayyum atamak istedikleri soruşturma evresine kendine sorguda sordukları şudur: ‘Kent uzlaşısı ile batı vilayet ve ilçelerindeki Kürtlerin belediyeleri kazanamasalar da belediye meclislerinde belirli sayılarda kota elde edilmesi sonucunda belediye meclis kararlarında kelam sahibi olmalarının, lokal idarelerde yer almalarının ve siyasi bir istikrar ögesi olmalarının amaçlandığı’ suça bakın.
“KÜRTLERİ SEVE SEVE VE BAŞ GÖZ EDEREK LİSTELERİMİZE KOYDUK”
Biz bu seçimlerde Türkiye İttifakında AK Parti’li, YETERLİ Parti’li, MHP’li isimleri, kanaat başkanlarını listelerimizde bulundurduğumuz üzere geçmişte DEM Parti’de siyaset yapmış ya da yapmamış, bir parti üyeliği olan ya da olmayan fakat kitleleri harekete geçirebilecek dürüst, çalışkan, temsil niteliği olan Kürtleri seve seve ve baş göz ederek listelerimize koyduk. Bunun sağlanması için suçladıkları belediye liderlerine, altında imzamla ilçe liderlerine gitmiş yazım var. CHP’nin alanda yaptığı incelemeler, milletvekillerinden, sizlerden gelen raporlar, anketler ve siyasi görüşmeler sonucunda Türkiye İttifakı kapsamında biraz evvel saydığım 4 partiden, geçmişte siyaset yapmış olan isimlerin belediye liderleri tarafından ‘eskiden bize rakipti’ diyerek ya da ‘kendi listemi oluşturmak istiyorum’ diyerek listelere konulmak istemedikleri konusunda bu hususta kararın merkezi olduğunu söz etmiştik. Buradan bir sefer daha söylüyorum, savcının yaptığı ‘kent uzlaşısı’ tanımlaması keşke bu türlü yapılabilse de batıdaki Kürtler temsil imkanı büsbütün bulabilseler de yalnızca Kürtler değil, belediye meclislerinde seçimi kazanamayacak tüm partilerin temsilcileri olsa da o kentin uzlaşısı, o kente en âlâ hizmet için birleşse.
Ben ismine ‘kent uzlaşısı’ deseler bizim Türkiye İttifakı dediğimiz bu süreçte belediye liderlerimiz neyle suçlanıyorsa partinin genel başkanı olarak kendi talimatım olarak ilettiğimi ve sorumlunun ben olduğumu açıkça tabir ediyorum. Partimiz her bölümden olduğu üzere Kürtlerin de partisidir. Lakin iktidar, Kürtlerin belediye meclislerinde temsil edilmesini hata saymaktadır. Biz barıştan yanayız. Barışa takviye oluruz, kendi tekliflerimizi lisana getiririz. Terör örgütünün silah bırakacağı, Kürtlerin sıkıntılarının demokratik yollarla açılacağı her türlü teşebbüsü yıllardır istikrarla savunduk, savunmaya devam ediyoruz. Lakin karşımızdaki iktidar, batıda seçimlere giren Kürtlere terör yaftası yapıştırmaktan çekinmiyor. Ekrem Lidere yapılan kumpas, bir yanı ile Kürtlerin seçilme ve seçme hakkına kurulan kumpastır. Kürtler, CHP’ye güvenebilirler fakat kendilerini tekraren kandırmış, her fırsatta suçlamış, cezalandırmış ve zulmetmiş olan bu AK Parti iktidarına en kuvvetli karşılığı tekrar kendileri vereceklerdir. Şayet bugün hala kayyum varsa, seçilmiş siyasetçiler hala hapisteyse, tahlile dair söylenen her kelamın altı boşaltılmaktadır.
Kürt meselesinin tahlili, Türkiye’nin demokratikleşmesinden geçer. Türkiye demokratikleşecek, tüm sıkıntılarını daima birlikte çözecek, iktidarın çıkar hesapları alanından çıkarılacak bu sonucun TBMM yerinde şeffaflıkla, içtenlikle, toplumsal mutabakatla çözülmesi için her uğraşı göstereceğiz. Kürtlerin de teminatı biziz ve onları bedelsiz görmeyen tüm siyasi partiler bizim için pahalıdır. Lakin terör sürecinde en büyük bedeli ödemiş şehitlerimizin analarının, evlatlarının ve gazilerimizin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir işin de içinde olmayacağımızı açıkça söz etmek istiyorum.
“MASAK RAPORU BİR POŞET PEÇETEDEN İBARET”
Şimdi o denli bir hale düştüler ki MASAK raporu bir poşet peçeteden ibaret. Şahit, kapalı şahit beyanlarını destekleyecek ispat evrakta orta ki bulasın, bir tane delil bulamadılar. İddianame yazacak MASAK patladı, ispat yok, yalancı şahit çınar, meşe üzere odunlardan tabirlerinin birbiriyle çelişkileri avukatlar tarafından yakalanıyor, yüzlerine vuruluyor, deva yalancı şahit bulmakta. O denli bir noktaya savruldular ki geçmişte İBB’de çalışan artık kamuda, Anadolu Ajansı’nda, bakanlıklarda, Cumhurbaşkanlığında iş yapan firmaların sahiplerini çağırıp yalancı tanıklığa meyletmelerini, onları yalancı tanıklığa zorlamaya çalışan görüşmeler yapılıyor. Kimi vakit İstanbul’daki kelamda adalet sarayında kim vakit hakimevlerinde, kimi vakit apayrı yerlerde. Her biri ile ilgili ayrıntılı bilgimiz var. Bu şahıslara yapılan baskılarda bireyler ‘ben oraya girmedim, İstanbul bana aykırı, ben zati buranın işini aldım’ deyince ‘buradan ekmek yiyorsun, ne olur orada ortaya çıkarılması gereken bir rüşvet çarkına şu ifadeyi imzalasan, sen bunu söylesen ne olur’ diyene ‘günü olur iftira olur’ diyeni odasından kovan, ‘Bundan sonra alırsın sen o ihaleleri’ diyenlerin hukuk fakültesinden diplomalarının olması, dünyanın en kutsal mesleği, savunma mesleğinin karşısında tezleri oluşturmak için bu kadar ahlaki yerden uzaklaşmaları… kendileri için değilse bu ülkede onları bu mevkilere getiren bir iktidarı 23 yıldır yenemediysek en büyük sorumluluk bize aittir. Hepsi için ne yapmak gerekiyorsa, ilk seçimde seçimleri kazanıp bu ülkeyi yine demokrasi ile tanıştırarak kesinlikle başaracağız. Yargıdaki bir avuç çetenin yargılandıkları günleri göreceğiz eninde sonunda. Silivri’de bayan mahkumları SEGBİS ile çağırıp ‘1.5 yaşında, 3 yaşında kızın varmış. Bak son kere buradayım. Ekrandan giderim 10 yıl ne beni ne evladını görürsün’ sözlerini kullananların SEGBİS görüşmesinin kaydını sildirmek üzere bu tabir bize ulaştıktan sonra çabaladıklarını, uğraştıklarını ve orada o görüşmenin kaydını sildirmeye çalıştıklarını biliyorum. O görüşmelerin en yakın vakitte televizyon ekranlarında yer alması için uğraş sarf ediyorum. Eninde sonunda bunları Türkiye’ye de dünyaya da rezil edeceğim. Size kelam veriyorum.
“HER BİRİMİZDEN 13 BİN 500 LİRA ÇALDILAR”
Yandaş basında ‘İBB’de 560 milyarlık yolsuzluk’ dediler, bir lirasını ispat edemediler. Ekrem Liderin gözaltına alınmasıyla başlayan süreçte bu milletin hazinesinden 30 milyar dolar sattılar, yani tek bir kişinin koltukta oturmak için milletimize ödettiği bedel şu: Bir aylık bebekten 104 yaşındaki amcamıza kadar 86 milyon vatandaşa bölüştürürsek her birimizden 13 bin 500 lira çaldılar. Seçilmiş belediye liderinin mazbatasına, 31 yıl evvelki diplomaya, şirketlerin mal varlıklarına el koyanlar, bu ülkede devlet tarafından verilen hiçbir kağıdın teminatının, karşılığının olmadığını bütün dünyaya haykırdılar. Bu iktisada yapılacak en büyük kötülüktür. Ekrem İmamoğlu le yarışmaktan korktukları için faizler yükseliyor, enflasyon yükseliyor. Daha dün elektriğe yüzde 25 artırım yaptılar. Siyasi operasyonların faturasını millet ödüyor. Risk primi diye birşey var. Belediyenin de bakanlığın da hazinenin de özel şirketin de yurt dışından bir para bulacağı vakit risk primi faizinin fiyatını belirliyor. Risk primi 19 Mart sabahı darbe teşebbüsü başladığında 279’la başladı. Herkes çok telaşlıydı. Bugün 320’dir. Muadilimiz ekonomilerde 100’ün altında olan risk primini 320’ye çıkaran işte kendi iktidarı için milleti düşünmeyen anlayıştır.
“MEHMET ŞİMŞEK DÜNYADA DEMOKRAT GÖRÜNEN, TÜRKİYE’DE CUNTANIN MALİ AYAĞI OLAN KİŞİDİR”
Mehmet Şimşek, yurt dışı yatırımcılarla toplantılar yapıyor ve Türkiye’ye para çekmeye çalışıyor. Bu toplantılardan birine giderken yolladığı davet mektuplarından ikisi TÜSİAD’ın yöneticilerine ilişkin. Meğer o yöneticilerin bu yargılama süreci öncesinde iş dünyasına gözdağı olsun diye kendi kürsülerinde yaptıkları iktisat tenkitleri yüzünden yurt dışına çıkış yasağı var. Mehmet Şimşek’in yurt dışında kelamını dinletmeye gittiği yerde yurt dışında 70 ülkeye ihracat yapan TÜSİAD başkanı davetli olduğu toplantıya yurt dışına çıkış yasağı olduğu için gidemiyor. Soruyorlar ne hata işlemiş diye, ‘hükümeti eleştirmiş’ diyorlar. Mehmet Şimşek o insanları ikna edip para bulmaya çalışıyor. Mehmet Şimşek dünyada demokrat görünen, Türkiye’de cuntanın mali ayağı olan kişidir, bunu deşifre etmeye devam edeceğiz.”
“TEKRAR MİLLETİN İRADESİNE BAŞVURMAYA DAVET EDİYORUM. SANA MEYDAN OKUYORUZ”
“Buradan sözlerimin sonuna gelirken bir büyük teşekkürü Cumhur İttifakı’nın dışındaki tüm siyasi partilere yapmak durumundayım. Başta Meclis’te kümesi bulunan siyasi partiler olmak üzere, Meclis’te milletvekili olan ya da olmayan, 17 siyasi parti başka ayrı hem Saraçhane’de hem de tüm süreçlerde olmaları gereken her yerde oldular. Genel liderler müracaat ziyaretleri ile yaptıkları açıklamalarla üyeleri, yöneticileri miting meydanlarında omuz omuza durdular” dedi. Özel, şöyle konuştu:
”Biraz evvel Divan Liderimizin tabir ettiği üzere kendi siyasi simgelerini omuz omuza, birbirleriyle uğraşmadan ortak maksada, demokrasiyi kaldırıp siyasete manasız, partileri konusuz bırakmaya çalışan diktatörle gayrette güçlerini birleştirdiler. Maltepe’de de beraberdik, Saraçhane’de de beraberdik. Bundan sonra CHP olarak Cumhurbaşkanı adayımızı, partimizin Cumhurbaşkanı adayını bu süreçte destekleyen tüm partilerin, gelecekte kendi kararlarıyla kendi tahayyülleriyle verecekleri tüm kararlara sonuna kadar saygılıyız. Biz CHP olarak, Ekrem İmamoğlu’nu bugün en kıdemli Genel Liderim Altan Öymen’le benim aramda kendisine koltuğu ayrılmış, onu oraya oturan iradenin 15,5 milyon dayanışma oyu ve partili oyu olduğunun şuuruyla, bütün varlığımızla sahipleniyoruz, kabulleniyoruz. Başta Ankara Büyükşehir Belediye Liderimiz Mansur Yavaş, tüm süreçlerde harikulâde bir özveriyle, bir kardeşlik hukuku ile birlikte Ekrem Başkan’a da bu partinin geleceğe yönelik gelecek argümanına da bir şanlı gönüllülükle sahip çıkmıştır.
“CUMHURBAŞKANLIĞI ADAY OFİSİMİZİ OLUŞTURACAĞIZ”
Hem ben hem Ekrem Lider hem Mansur Lider hem tüm Büyükşehir Belediye Liderlerimiz, tüm partililer, partimizin tüm kademelerindeki yöneticiler, kümemiz, bundan sonra bu büyük hukuksuzlukla gayret ederek, Ekrem İmamoğlu’nu evvel özgürlüğüne kavuşturmak sonra seçim sandığını getirmek üzere bir büyük çabayı daima bir arada sürdürürken, bir yandan da Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisimizi oluşturacağız. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi’nin Gölge Kabinesi ile bu iktidarın yaptıklarını takip eden, eleştiren, nasıl çözeceğini söz eden düzeneği, Cumhurbaşkanlığı Bağlantı Ofisi ile birlikte milletin adayı İmamoğlu’nu Türkiye’nin muhtaçlıkları, adaylık vizyonu çerçevesinde temaslarda bulunacak, oluşan toplumsal dayanağın sürekliliğini sağlayacak.
Milletimizin her bir ferdinin Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu ile his, fikir, beklenti, isteklerini paylaşacağı düzenekleri oluşturacak, iş ve emek dünyası, meslek odaları, STK’lar, akademi dünyasıyla toplumsal muhalefeti bir ortaya getirecek kapsayıcı bir sistemle, herkesin kelamının ve emeğinin karşılık bulmasını sağlayacak, iktisattan dış siyasete, adaletten eğitime, tarımdan endüstriye, bayandan gençliğe, toplumsal siyasetlerden ulusal güvenlik siyasetlerine kadar, afet ve kalkınmaya her alanda yeni hükümet programımızın ana temalarını siyasete ve millete ulaştıracağız. Burada adayımızla birlikte süreci aktif bir halde partimiz, MYK’mız, Gölge Bakanlarımız ve başka siyasi partilerle kurulacak sistemler üzerinden Türkiye’ye ulaştıracak, Türkiye ile tartışacağız. Her ne kadar aday Cumhuriyet Halk Partili, evladımız, canımız kanımız olsa da başka siyasi partilerle, öbür siyasi görüşlerle de etkileşim halinde ve temel amacın demokrasi olduğunun, farklı görüşlerin yarışının, birbirimizle tartışmaların değerinin demokraside olduğunu, demokrasiyi ortadan kaldıran bu anlayışa karşı çabanın temel olduğunu bilerek daima birlikte çalışacağız.”
”TÜRKİYE’Yİ İNŞA ETMENİN HAYALİNİ DAİMA BİRLİKTE GÖRECEĞİMİZE YÜREKTEN İNANIYORUM”
”Ben bu çabada sağcısı-solcusu, Kürt’ü, Türk’ü, Alevisi, Sünnisi, toplumsal demokratı, muhafazakar demokratı, milliyetçi demokratı, liberal demokratı, Kürt demokratıyla bu büyük çabayı daima bir arada vereceğimize yürekten inanıyorum” diyen Özel, kelamlarını şöyle sürdürdü:
”Burada seçildiğimiz gece olduğu üzere asla bir kibrin, asla ve asla buyurgan bir sözün, kimselere işverenlik etmenin değil; adalet yürüyüşüne, demokrasi yürüyüşüne Türkiye’nin bir defa daha dirilişine, sırtındaki kenelerden, başındaki cuntadan kurtuluşuna, yine kuruluşuna, müreffeh, Avrupa Birliği üyesi, varlıklı, işsizlik sıkıntısını çözmüş, gençlerinin dünyanın öbür ülkelerinde değil; tüm dünyanın gençlerinin, bu ülkede hayal kurduğu bir Türkiye’yi inşa etmenin düşünü daima birlikte göreceğimize yürekten inanıyorum. Bu uğraşta Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın özgürlüğü de HDP’nin geçmiş Eş Genel Liderleri Sayın Demirtaş’ın, Sayın Yüksekdağ’ın özgürlükleri de Hatay’ın TİP’ten seçilmiş Milletvekili Can Atalay‘ın özgürlüğü de Kürtüyle Türküyle tüm siyasi tutsakların özgürlüğü de uğraşımızın önündeki birinci ve en kıymetli amaçlarından biridir. O yüzden bu kurultaydan demokrasiye ve adalete inanan tüm partileri, birlikte gösterdikleri dayanışmayı ve ortak çabayı hürmet ile selamlayarak kendilerine bir kere daha teşekkür etmek istiyorum. Gençlerin ve bizlerin daima birlikte haykırdıkları üzere ‘Kurtuluş yok tek başına, ya daima bir arada ya hiçbirimiz.’
“SAMSUN’DAN BAŞLIYORUZ, 19 MAYIS’TA İZMİR’DE…”
Dünyada otoriter popülist başkanların nasıl geldiklerini anlatan, ülkelerine ve dünyaya ne yaptıklarını anlatan, birbirlerinden öğrendiklerini anlatan ve çağın en büyük tehdidini anlatan onlarca, yüzlerce kitap yazıldı. Ayrıyeten otoriter önderlerin, ismi bazen ülkenin ismiyle anılan baharlarda, meydanlarda darbelerle, halk ayaklanmalarıyla gittiğini yazan kitaplar da var. Fakat bir otoriter, popülist önderin o ülkede barışçıl, sokaktan korkmayan, meydandan kaçmayan, şiddete bulaşmayan, yaratıcı fikirlerle, örneğin dayanışma sandıklarıyla, örneğin tüm üyelerle yapılan ön seçimle, örneğin gece mitingleriyle yasaklara karşın milyonluk mitinglerle, akabinde Anadolu’ya geçen milyonluk, 9 günlük tatille baltalanmak isteyen 2,2 milyonluk tarihin en büyük mitingin yapılmasıyla… Sonra her hafta bir büyük ilde… Ki birincisi gelecek hafta Pazar günü Samsun’dadır. Samsun’a çıkıyoruz. Samsun’dan başlıyoruz. Büyük mitinglerle, 19 Mayıs’ta İzmir’de, İzmir tarihinin en büyük mitingiyle ve her Çarşamba akşamı İstanbul’da bir ilçede bir gece mitingiyle… Şu anda yürüttüğümüz dünya siyaset tarihinin en büyük imza kampanyasında an prestijiyle 7 milyon imzadayız. Yarından itibaren bütün Türkiye’de Genel Merkezimizden koordine edilecek Call Center ile imza atmak isteyen kim varsa yanlışsız yönlendirmelerle, Call Center’dan aradığımız 100 şahıstan sorumlu bir kıdemli üyenin, ön seçimde yaptığımız ve çok başarılı olduğumuz üzere 100 üyeye, 100 gönüllüye ulaştırılacağı imza föylerinin tüm adreslere gidip, tüm Türkiye’deki insanlara imzaları için teklifte bulunulup, Türkiye’deki seçmen sayısının yarısından bir ziyadesiyle Erdoğan’a dünya siyaset tarihinin en büyük gensorusu için, en büyük güvensizlik oyu için hepinizi gayrete, çalışmaya ve başarmaya davet ediyorum.”
“KAYYUMU KESMEK İÇİN TOPLANDIĞIMIZ BURADA BİRBİRİMİZİ KESİP BİÇECEĞİMİZE KİM İNANABİLİR”
CHP’nin 38’inci Olağan Kurultayı’na yönelik argümanlara reaksiyon gösteren Özel, şunları söyledi:
“Birazdan bu salonda hepimiz, 1,5 yıl evvel hepimizin bildiği ve bütün iftiraların boşa çıkarılacağı o tertemiz kurultaydaki irademizi bir kere daha ortaya koyacağız. Bugün buraya gelmekle, bu salonu doldurmakla, saat 09.30’da hazirunu tamamladı ve ona on kala yerini almakla aslında nasıl disiplinli, nasıl kararlı, nasıl birlikte başarmaya inanmış bir örgütün hakikat temsilcileri olduğunuzu tabir ettiniz. Artık daima birlikte hem Genel Lider seçimini ardından da Parti Meclisi seçimini yenileyeceğiz. Parti Meclisi’nde vakit zaman ‘Efendim blok liste yapacaklar. Vurup geçecekler’ üzere anlamsız, tuhaf, tüyler ürperten, bu salonun hissini hiç kavrayamamış tuhaf tuhaf yorumlar yapıldı. Türkiye’de yapılan ön seçimlerde sevgili Adnan Keskin çok kızmıştı evvelki rekor ona aitken Manisa’da kendisine kontenjan teklif edilmişken ‘Gideceğim, ön seçime gireceğim’ deyip yüzde 86 oyla seçilmiş, ön seçimden sonra gelmiş ve Küme Başkanvekili olmuş, yönetmeye çağırıldığı kongrelerde ‘Çarşaf liste yoksa beni çağırmayın’ demiş birinin blok listeyle kimi vuruyorsun, nereye geçiyorsun? Biz elbette çarşaf listeden asla taviz vermeyeceğiz.
Ayrıca kayyumu kesmek için toplandığımız burada birbirimizi kesip biçeceğimize kim inanabilir? Bu türlü bir duyguyu kim taşıyabilir? Biz daima birlikte bugün birtakım zarurî değişiklikler dışında sizin kurultayda sandıktan çıkan iradenizi motamot koruyarak yol yürüyoruz. Nedir o mecburî değişiklikler? Bugün yapıldığı için altı arkadaşımızı; üç arkadaşımızın yaşları büyüdüğünden kota dışında kalmaları yüzünden, o arkadaşlarımızı korumak gerektiği yerde öteki fedakarlıkların önü açıldığı için bir arkadaşımızın İBB’de çok değerli bir misyon üstleneceğinden, Gençlik Kolları Genel Liderimizin PM üyesiyken, PM’nin doğal üyesi seçildiği, 61 yerine 62 bireyle çalışmak için PM’de misyon almadığı fakat ondan boşalan yeri de bu muştuyu buradan Divan Liderimin, Genel Başkanlarımın huzurunda söyleyeyim.
“ANAHTAR LİSTEDE CEM AYDIN’IN YERİNE BERKAY OLACAK”
Anahtar listede göreceğiniz bir isim Cem Aydın’ın yerine gelmiştir. Cem’den boşalan yeri şu anda kendi haberi yok, Silivri’de bu programı takip eden Berkay, ‘Her şey çok hoş olacak Berkay’, her şey çok hoş olacak. Listelerde aslında çok telkin ettiğiniz üzere ‘Fedakarlık yapalım, güçlü liste olsun, öteki isimlerle güçlendirilsin.’ Gün, o gün değildir, gün, o günkü iradeye sahip çıkma günüdür. Gün, buradaki delegasyonun bize emanetine sahip çıkma günüdür. Listelerde birkaç mecburî değişiklik ve birkaç hayatın doğal akışından kaynaklı değişiklik dışında hiçbir şey görmeyeceksiniz. Lakin o listeyi, üzerine de ‘Benim haberim yok arkadaşlar yapmış, benim haberim yok Vilayet Liderleri yapar…’ değil, arkadaşlar, her şeyden haberim var. O liste de size emanet edilen liste, geçen yapılan anahtar listede olduğu üzere üzerinde ‘Özgür Özel’in anahtar listesi’ yazacak. 52 şahıstan oluşan bu anahtarımızı ve kendimi siz kıymetli delegelerimize emanet ediyorum.”
Ana akım medyaya yönelik tenkitlerini sürdüren Özgür Özel, ”Bu listeyi siz geçen sefer ince eleyip sık dokuyarak bana emanet ettiniz. Bu sefer ben listeyi size, o listenin önüne değil, gerisine bakarak, o listeyi kullandıktan sonra kıvırıp yandaş basının ağzına tıkmak üzere emanet ediyorum. Ağızlarına tıkmak üzere” dedi. Özel, şu sözleri kullandı:
“‘CHP bölündü, CHP’de hengame, CHP’de şu, CHP’de bu’ değil, Cumhuriyet Halk Partisi birdir, bütündür. Evvelki Genel Liderleriyle bütündür, Grubuyla bütündür, Parti Meclisi ile belediye liderleriyle, delegeleriyle bütündür. Biz birisi üzere tek adamın değil lakin biz tek bir başkanın G
