AKP’de iç tartışma: Kim bu kuzu postuna bürünenler
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP’ye yönelik son yapılan operasyon, AKP’nin içinde farklı tartışmaların ve kuşkucu yorumların yükselmesine neden oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bayram öncesindeki küme konuşmasında CHP’ye yönelik sözleri ve “Kuzu postuna bürünmüş sırtlanları, yanımızdaki yöremizdeki riyakarları da çok düzgün biliyoruz…” formundaki açıklaması dikkat çekti.
PARTİDEKİ YORUMLAR
Erdoğan’ın kelamlarını “ihanet, diğerleriyle hareket etme, arttan iş çevirme” bağlamında yorumlayanlar, muhatabın kim olduğuna dair farklı tahlillerde bulundu. Bu yorumlarda, devlet ünitelerinden dışarıya bilgi sızması ve birtakım iş adamlarının bilhassa CHP ile yakınlaşması üzere ihtimaller öne sürüldü. Lakin, yargı alanındaki kuşkucu tahliller, daha dikkat cazibeli bir hal aldı.
Nefes gazetesi müellifi Nuray Babacan, bugünkü “AKP’de yargı tartışması” başlıklı yazısında şu tabirleri kullandı:
“ŞÜPHECİ YARGI ANALİZLERİ!
Muhalefetin daima şikayetçi olduğu, ‘hak, hukuk ve adalet’ üçlüsünün yok sayıldığı yargı sistemiyle ilgili AKP içinde de serzenişler olması ilginç… Önümüzdeki devirde yaşananları tahlil etmemize yardımcı olması açısından yorumları buraya taşıyorum;
“…Yargı düzeneği işlemiyor ya da kendi gündemlerine nazaran işletiliyor. Yargıdaki her kademe, kendini adeta Anayasa Mahkemesi yerine koyuyor.
Yargıdaki bu temel sorun çok uzun vakitten beri var. İktidarın birinci operasyonu, HSYK’nın yapısını değiştiren yasa düzenlemesiyle yapıldı. Bu süreç, daha düzgün bir yargı altyapısı için kullanılabilecek iken, değişiklik FETO için büyük fırsata dönüştü.
FETÖ’nün müdahaleleriyle yargının ne hale getirildiğini geç fark ettik. 15 Temmuz tüm FETÖ’cülerin yargıdan temizlenmesi ve yeni bir sürecin başlaması için âlâ bir fırsat olabilirdi.
Ancak, bu devirden sonra yüksek yargıda bu defa milliyetçi takımlar çok aktif oldu. Yapılan hakim ve savcı alımlarında birçok tecrübesiz olan takımlar ise tesir alanı yaratamadı.
Sonuçta, sizin sandığınızın aksine parti, kendisine yakın duran birtakım tecrübesiz takımlar dışında yargıda faal olamadı. Yargı sistemi farklı bir organizma üzere hareket ediyor. Kendi gündemleri ve bakış açıları var.
Öncelikleri, yargı bağımsızlığı, adaletin hızlanması, adil bir sistem kurmak filan değil. Hiç hareket etmezken, birden büsbütün farklı reflekslerle hareket ediyorlar. Gündemi ve öncelikleri konusunda bizimkilerin kesin bir fikri ve tesiri yok…”
KİM BUNLAR SAHİ…
Anlatılanlara ilave olarak, Adalet Bakanlığı ve tüm bakan yardımcılarının gelişmeleri geriden izlediği anlatılıyor parti içinde. Kastedilen haberdar edilmemeleri. İstanbul Başsavcılığı’nın direkt Cumhurbaşkanlığı ile temas halinde olduğu, bilgilendirmenin içeriği, atılan adımlar ve alınan kararlar konusunda parti kurmaylarının ve kabine üyelerinin sonradan bilgi sahibi olduğu aktarılıyor.
Bütün argümanlar, bu denli anti demokratik gelişmenin sorumluluğunu yargıya atarak kurtulma psikolojisi midir, yapılanları yerli yerine oturtamayanların komplo teorisi üretme eforu mıdır bilinmez fakat ‘kuzu postuna bürünmüş sırtlanların…’ kim olduğunu merak ediyor insan!”
