İmamoğlu Ankara’nın ardından Trabzon’da konuşuyor

CHP’nin ön seçimle belirlenecek cumhurbaşkanı aday adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu memleketi Trabzon’a gitti. İmamoğlu memleketinde coşkuyla karşılandı.

İMAMOĞLU’NDAN TRABZON’DA DEĞERLİ MESAJLAR

İmamoğlu Trabzon’daki konuşmasından evvel anneannesinden hayır duası aldı. İşte o duygusal anlar:

Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Hemşehrilerim, Karadeniz’in hoş insanları, sizleri sevgi ile kucaklıyorum. Sizler benim canımsınız. Sizlerle ortamıza kimse giremez…”

İMAMOĞLU ANKARA’DA KONUŞTU

İmamoğlu, bugün Mamak Belediyesi Hidayet Türkoğlu Spor Salonu’nda halka seslendi.

Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Erdoğan ne dedi? Emeklilerin bayram ikramiyeleri daha fazla arttırılabilir mi diye soran gazetecilere “Siz beni dolmuşa mı getiriyorsunuz?” dedi. Bu akıl, bu akıl ne biliyor musunuz? Milletin parasını millete vermek değil, güya kendi parasını millete dağıtıyormuşçasına yapılan bir hareketin tezahürü. O soruyu gazeteci değil, sana soran millet.

“ONLAR FARKINDA BİLE DEĞİL”

Onun farkında bile değil. Milyonlarca emekli sana her gün, her saat soruyor. “Bu emekli maaşlarının, bu bayram ikramiyelerinin azlığından bizi bu hale düşürmekten utanmıyor musun?” diyor. Milletin hakkını millete vermeyi dolmuşa gelmek diye tarifleyen bu akıldan ne yapacağız?

Tek adam rejimini önümüzdeki birinci genel seçimde yeniden bütün milletçe baş aşağı edip onları göndermeye hazır mıyız?

“EKREM AĞRILARI”

Erdoğan’a gönderme yapan İmamoğlu şu sözleri kullandı: “Dönemi bitti, vakti geldi, yaşı geçti, ‘ekrem’ ağrıları başladı.”

“GENÇLEŞME ZAMANI”

Bunların vakti doldu. Artık yenileşme ve gençleşme vakti. Değişme vakti. Değişme vakti, değişme. Hayatında, hayatında, siyasetin de kuralı budur. Vakti dolanlar, pili bitenler masraf, o denli değil mi?

Zaten periyodu doldu. Vakti bitti. Yaşı geçti. Bir de söyleyeyim, Ekrem ağrıları başladı. Ekrem ağrıları. Ekrem ağrıları başladı. Onların yerine, onların yerine umut verenler, tuttuğunu koparanlar, kendini millete adayanlar gelsin istiyor muyuz?

“PARLAMENTER DEMOKRASİ”

Onlara göstereceğiz. Milletimiz cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe, toplumsal adalete o denli bir sahip çıkacak ki, milletimiz parlamenter demokrasiye, kuvvetler ayrılığına, hukukun üstünlüğüne o denli bir sahip çıkacak ki, Türkiye bir daha asla bütün gücün tek bir bireyde toplandığı bir sistemi bu toprağa, bu vatana, bu cennet vatana uğramamak üzere yerin tabanına gömecek, yerin tabanına. Bu rejimi yerin tabanına gömecek.

“ÖĞRENCİLİĞİMDEN BİR ANIMI ANLATAYIM”

Şimdi, neyse artık tekrar alınacak, yine bir üniversite öğrenciliğimden bir anımı anlatayım da alınsın biraz daha. Okulda, okulda Eskişehir’den arkadaşlarım vardı. Komşu evdik bu türlü, mesken arkadaşlarımız. Onların tutkusunu 1988-90 ortasında Kıbrıs’ta görmüştüm. O gördüğüm tutkuyu, onlarda gördüğümde her vakit şunu söylemişimdir: “Yaşadığın mahalleye, yaşadığın kente, yaşadığın, emek verdiğin kuruma ve ülkende kendini adayacaksın. Tutkuyla bağlanacaksın. Ona hizmet etmekten onur duyacaksın. Alın teri dökmekten onur duyacaksın.” Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin evladı olarak 2008’den beri bu partiye hizmet etmekten, partim vasıtasıyla milletime hizmet etmekten, alın teri dökmekten, bu partinin evladı olmaktan onur duyuyorum. Onur duyuyorum. Onur duyuyorum.

“GENÇLER TARİH YAZACAK”

Şimdi, gençler, gençler bu ülkede tarih yazacak, tarih. Gençler tarih yazacak. Bana, bana Bursa’da “İmamoğlu gelecek, İmamoğlu tarih yazacak.” diye söylediler. Ben de dedim ki: “Hayır. İmamoğlu gelecek, sizlerin gücüyle. Fakat bu ülkede tarihi bu ülkenin gençleri yazacak. Gençleri yazacak.”

“ÇAĞDAŞ UYGARLIK SEVİYESİ”

Bakın sevgili dostlarım, Türkiye bir daha asla muhalefetin yargı yoluyla bastırılıp yok edilmeye çalışıldığı baskıcı bir rejimi bu topraklarda yaşamayacak. Bu bozuk tertibi daima birlikte değiştireceğiz. Atatürk’ün önümüze koyduğu gayelerden sapmayacağız. Kurumların ve kuralların yerini tek bir kişinin iradesi aldığında bu badireyi yaşıyoruz. Ancak bütün kurumlar, bütün kurumlar bir kişinin elinden kurtulup milletin kurumları, milletin evlatlarının yönettiği, bir avuç insanın değil, bir ailenin fertleri değil, milletin liyakatli evlatları yönettiğinde bu millet, bu büyük cumhuriyet, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacak. Bir kişi hukukun dışına çıkmaya başlayınca, bir bireye bağlı olduğunda devletin kurumları da ne yazık ki hukukun dışına çıkıyor. Bakın, daha kötüsünü söyleyeyim: O bir kişi aldatılınca devletin kurumları da aldatılıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni işte bu hale düşürdüler. Pekala, o bir kişi, o bir kişi ve etrafındaki bir avuç insan zenginleştiğinde memleket zenginleşiyor mu? Hayır.

“CUMHURİYET ŞUNU ÖĞRETTİ…”

Bu ülkede yöneticiler, cumhuriyetten sonra vatandaşına fırça atamaz, vatandaşına talimat veremez, vatandaşına buyruk veremez. Zira 102 yıl evvel bu millet tebaa olmaktan kurtarıldı. Birey oldu, vatandaş oldu, özgür oldu ve 102 yıl evvel ülkemizde cumhuriyet şunu bize öğretti: Yönetici, kamuda vatandaşına hizmet eden yönetici haddini bilecek. Haddini bilecek.

“SİZ NE DERSENİZ O OLACAK”

23 Mart’ta siz ne derseniz o olacak. Cumhuriyet ve demokrasi ismine yapılacak en yanlışsız, en unsurlu şeylerden birini yapıyoruz. Partimizin cumhurbaşkanı adayını ön seçimle belirliyoruz. Ön seçim partimizin yalnız hukukunda değil, geleneklerinde ve ruhunda vardır.

“DEMOKRASİ DEVRİMİ”

Sandıktan kaçanlar, partilerini saraydan yönetenler yapacağımız ön seçimi istismar etmeye, kendilerine yarar çıkarmaya çalışıyorlar. Lakin onlara bu fırsatı vermeyeceğiz. Zira bizim partimiz demokrasi ihtilali yaptı, demokrasi ihtilali. Ön seçimle cumhurbaşkanı adayını seçerek demokrasi ihtilali yaptı.

“BÜTÜN MUHALEFETİ BİR ORTAYA TOPLAYACAK HAMLELER”

Demokrasi tarihimizin en geniş iştirakli ön seçimini, bir üyeyi bile eksik bırakmadan yol almaya daima bir arada çalışacağız. Sonra da bütün muhalefeti bir ortaya toplayacak atılımlar yapacağız. Milletten kaçanlara kaygı salacağız. Milletimize umut kaynağı olacağız. Biz 23 Mart’ta kullanacağınız her oyla birlikte ne yapacağız, biliyor musunuz? Saraydakine haddini bildireceğiz. Ön seçimde, ön seçimde daima birlikte, daima birlikte ona diyeceğiz ki: “Bak, bak Erdoğan, işte bu sandıktır. Bu mühür, mühür kendini sultan zannedenlerin değil, milletindir. O sandıktan kaçamayacaksın! O mühürden kaçamayacaksın!” Bunu diyeceğiz.

“LİYAKAT TEMEL OLACAK”

23 Mart’ta tek yürek ve tek yumruk halinde bu bildirisi vereceğiz. Ülkedeki karamsarlığı ve o kara bulutları bu ülkenin üzerinden dağıtıp göndereceğiz. Bu zalim, bu kendi haddini bilmeyen, millete zulmeden iktidardan kurtulduğumuz sabahı o anı hatırlayın.

Devletin bütün yöneticileri vatandaş karşısında haddini ve hududunu bilecek. Şahsa, partiye sadakat değil, liyakat temel olacak, liyakat. O denli insanları mülakatla eleyemeyecekler.

Ülkeyi şu ya da bu partinin değil, milletin evlatları yönetecek. Türkiye’yi şu ya da bu şahsın ya da şu ya da bu şahsın ailesi değil, şu ya da bu partinin değil, milletin ortak çıkarlarına uygun olarak yolunu belirleyen bir devri var edeceğiz.

“HER GÜN KONUŞMAYA BAŞLAYACAK”

23 Mart’tan sonra Türkiye projelerimizi, somut vaatlerimizi, gayelerimizi her gün konuşmaya başlayacak. Yeni parti programımızın kabulüyle ve tüm muhalif kısımdan alacağımız katkılarla bu süreç daha da hızlanacak.

“BEDEL ÖDEMEK ZORUNDA KALABİLİRİZ”

Elbette, sevgili dostlarım, yolumuz güç bir yol. Yolumuz asfalt bir yol değil. Yolumuz taşlı tozlu bir yol. Yolumuzda maniler olacak. Gayeye ulaşmak kolay olmayacak. Bugüne kadar hangi amacı kolay elde ettik? Bundan sonra da bedel ödemek zorunda kalabiliriz.

Ama kim yılgınlığa kapılırsa, kim ümitsizliğe düşerse onu kolundan tutup ayağa kaldıracağız.

Büyük Atatürk ne demiş? Partimizin en büyük kuvveti dürüst, açık bir siyaset ve sözlerimize bağlılıktır. Biz dürüst ve açık siyasetin bireyi olacağız ve sözlerimize bağlılıktan asla vazgeçmeyeceğiz.

“DÜŞMAN HUKUKU”

Sevgili dostlar, hepimiz biliyoruz ki bugün Türkiye’den, fiilen Türkiye’de iki başka hukuk geçerli. İktidarın kanatları altındakiler en ağır hataları bile işlese hiç yargılanmıyorlar. Hak ettikleri hiçbir cezayı almıyorlar, hatta sorgulayan bile yok. Lakin başta Cumhuriyet Halk Partililer olmak üzere, iktidarı eleştirenlere, hakkını arayanlara, adalet isteyenlere düşman hukuku uygulanıyor. Zira çünkü iktidarın eli de kolu da yargının içinde.

“FAZLA MESAİ YAPIYORLAR”

Bundan en çok şanlı Türk yargısının çok şikayetçi olan yargıçları, savcıları çok üzgün durumda. Onlar da büyük baskı altında. O bakımdan ülkenin en az güvenilen kurumlarından biri haline düşürdüler yargıyı. İşte bu hale getirdikleri yargıya Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi olduğu günden bu yana bizlere fazla mesai yapıyorlar.

“SABAHIN ERKEN VAKTİNDE MAHPUSA ATTILAR”

Sevgili dostlarım, Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul’da 3 belediye liderini sabahın şafak vaktinden bile evvel, gece karanlığında, sabahın erken vaktinde alıp mahpusa attılar. Buradan, buradan pahalı dostlarım, Ahmet Özer’e, İstek Akpolat’a ve en son ne yazık ki Beykoz Belediye Liderimiz Alaattin Köseler’e selam olsun. Onların özgürlükleri için, onların özgürlükleri için, onların özgürlükleri için sonuna kadar gayret edeceğiz. Şunu söyleyeyim, haksızlığa kim uğruyorsa her Cumhuriyet Halk Partili her haksızlığa uğrayan için de uğraşını verecek. Bunların tek sıkıntısı ne biliyor musunuz? Sandıkta yenemedikleri ve bundan sonra da asla yenemeyecekleri Cumhuriyet Halk Partisi’ne yargı eliyle diz çöktürmek istiyorlar.

“DİZ ÇÖKTÜREBİLİRLER Mİ”

Başarabilirler mi? Atatürk’ün partisine diz çöktürebilirler mi? Bunlar ön seçim kararı aldıktan sonra, son bir ayda savcılar, bütün idari şuraların içindeki beşerler, medyaları bize karşı, partimize karşı taarruza geçtiler. Savcılar dedim fakat tekrar burada söyleyeyim. Partimize ve bana yönelmiş olan bu yargı taarruzunun altında tek bir savcı var aslında. Onu tanıyor musunuz? Tanıtayım. Yo yo, tanıtayım. Daha yeterli tanıyacaksınız kimi söylediğimi. Aslında o savcı geçmişte de savcılık yapmıştı, bugün de savcılık yapıyor.

“SİYASİ DURUŞUMU HİÇ DEĞİŞTİRMEDİM”

Ergenekon davaları sırasında ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Beylikdüzü’ndeki ilçe lideriydim. İlçe örgütümüzle birlikte kumpas davalarına karşı güçlü uğraşlar verdik. Her gün Silivri’de nöbete gittik, her gün. O günleri yaşayanlar çok uygun bilirler. Malum savcı o günden bugüne türlü türlü renge boyandı. Malum savcı birileri tarafından daima aldatıldı. Kendisi de milleti aldattı. Bir gün o denli dedi, bir gün bu türlü dedi. Ben ise o günden bugüne siyasi duruşumu hiç değiştirmedim.

“NELER PLANLADIKLARINI BİLİYORUM”

Hakkımda neler planladıklarını duyuyorum, biliyorum. Nereden mi biliyorum? Toplumsal medyadaki trolleri, kendi uydurma gazetecileri ve onun üzere olan tetikçileri televizyonda konuşuyorlar. Çalışanlarımıza yurt dışı yasağı koyuyorlar. Yol arkadaşlarımıza, tanıdığımız tanımadığımız iş insanlarının mal varlıklarına önlem koyuyorlar. Savcılığa “Hayırdır, bu nedir?” diye soranlara “Örgüt” diyorlar. Örgütlü işler varmış. Avukatlar gidiyor, soruyor, avukatlara o denli karşılık veriyorlar. Anlıyoruz ki birkaç kişinin birbirini bir vesileyle tanıyor olmasından örgüt çıkarmaya, o örgütün haklarını savcılıkta kurmaya çalışıyorlar. Şayet birbirini tanımak örgüt ise, bu insanların ahlakıyla iş yapması cürüm ise o vakit anlatayım. Türkiye’nin çok sayıda büyük şirketi var. Bu dev şirketler, hepimiz biliyoruz. Bizim de birtakım ihalelerimizi onlar kazanıyor. Hakkaniyetle, adaletle, kamu faydası gözeterek kuşkusuz.

“BİRBİRİNİ TANIYOR”

Bu iş insanları birbirini tanıyor. Birebir özel uçakla yurt dışına gidiyorlar, maç izliyorlar. Birebir yatlarda, teknelerde bir ortaya geliyorlar. Sonraki gün milyarlarca dolar pahasında devlet ihalelerinin her biri başka farklı şirketleriyle giriyor, daima bir arada giriyorlar. İhale aldıkları bakanlıklarda isimlerle yan yana oturuyorlar. Kamu kuruluşlarının başındaki yetkililer, onlar da birbirini tanıyorlar. Toplumsal medyada, açık kaynaklarda fotoğrafları var, videoları var. Bakanlığı döneminde ihaleler kazanılan şirkete birebir bakan sonradan yönetim kurulu üyesi olarak atanıyor.

“ZAN ALTINDA BIRAKIYOR”

Şimdi yargıyı bir silaha dönüştüren iktidara ve onların dediklerini birebir uygulayan savcılara sesleniyorum. Tehlikeli bir yolda yürüyorsunuz. Tehlikeli bir yol açıyorsunuz. Türkiye’de kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine giren tüm firmaları, o kurumların yöneticilerini de zan altında bırakıyor ve onları da bir örgüt biçiminde bir dizaynın içine dahil ediyorsunuz. Sizin Ekrem İmamoğlu alerjiniz, Ekrem İmamoğlu olan, Ekrem İmamoğlu’na olan düşmanlığınız ya da birilerinin Ekrem ağrılarından ötürü çektiği kahırdan size verdiği talimatlarınız öbür kapılar açıyor.

“İHALE ALAN TÜM İŞ BEŞERLERİNE SESLENİYORUM”

Kamudan, ihale alan tüm iş beşerlerine sesleniyorum. Çok büyük bir yol açılıyor. Emsal olacak işler açılıyor. Bu hukuksuzluk son bulmazsa bundan sonra Türkiye’de ne bir kamu yetkilisi ne de kim olursa olsun hiçbir iş insanı başına ne geleceği bilemeyeceği günlere hamileyiz. Bugün olmaz, yarın olur. Bu gayrimeşru uygulamalara maruz kalmak istemeyen bu makûs akla müdahale eder. Ekrem İmamoğlu’nun prestijini zedelemek isteyenler, bana kumpas kurmak isteyenler bilsin ki dönüşü olmayan bir yola giriyorlar. Bu tarihi uyarıyı da Türkiye’nin kalbi Ankara’dan onlara yapıyorum. Beni duysunlar. Beni duysunlar.

“KİRLİ HESAP TERTİBİYLE…”

Bakın, kıymetli dostlarım, sevgili yol arkadaşlarım, bu hazırlıkların, bu davaların, bu soruşturmaların hepsi temelsiz, ispatsız, zorlama tezler. Zira görüyoruz ki, bakın, tüm bu uyduruk savların bir ortaya getirecekleri tek şey aslında Ekrem İmamoğlu’nun etrafında toplanmış, çıkar maksatlı bir örgüt icat etme eforu. Bunu hepsi tek tek denetlenmiş, göz önündeki kimi ihaleleri mazeret ederek yapacaklar. Etrafımdaki şahıslara, yol arkadaşlarıma da, tanıdıklarım var, tanımadıklarım var. Kurdukları bu kirli hesap nizamıyla onları hatalı ilan etmeye çalışacaklar. Bunları görüyorum. Bunları ben söylemiyorum. Kendilerini maaş olarak tuttukları gazetelerden okuyabilirsiniz.

“İMAMOĞLU’NUN İŞİNİ BİTİRELİM”

Gazeteciler, troller bunları yazıyor, çiziyorlar. Bu ülkeyi karıştırmaya hazırlanıyorlar. Tek kaygıları ne, biliyor musunuz? Evvel 23 Mart’ta, ön seçim olmadan İmamoğlu’nun işini bitirelim. Hayalleri içi tümden bomboş tezlerle kumpas yapmak. “Turpun büyüğü” diyerek heybeden evvelden yaptıkları üzere kelamım ona örgüt çıkarmak. Bazıları ülkede istikrarı bozacak kadar kafayı bozmuş. İmamoğlu’nu hatta ve hatta mahpusa atmaktan bile bahsediyorlar. Köşe yazılarında bunlar var. Kelamım ona, kelamım ona, kelamım ona Ekrem İmamoğlu oyun dışı kalacakmış. Burası muz cumhuriyeti değil.

“DERTLERİ KENDİ KOLTUKLARI”

Dertleri kendi koltukları, kendi siyasi bekası. Bakın, ortaya bir diploma sıkıntısı attılar, gidiyorlar. Ben, ben olan diplomamla ilgili bütün savunmamı verdim. Vatandaşın olmayan diplomayla ilgili tek bir kelamı yok, tek bir kelamı. Ve, ve benim burada esasen verdiğim gayret ne, biliyor musunuz? Aslında bugün 35 yıl evvel yapılan bir geçiş ve 31 yıl evvel alınmış bir diplomayı iptal etme aklı ne, biliyor musunuz? Bunların aklı yarın sizin tarlanıza çöker. Yarın sizin tapunuzu elinizden alır. Yarın sizin, yarın sizin de diplomanızı alır. Malınıza çöker. Bu akıl o denli bir akıl.

“ŞAHSİ PROBLEMİM OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR”

23 Mart’ın değerini daha uygun kavramalısınız. Artık bu benim şahsi problemim olmaktan çıkmıştır. Muhalefete aday göstermeyecek kadar ve muhalefetin adayını dizayn etme gayretini gösterecek kadar bunların gözünü kin ve koltuk sevdası bürümüştür.

Herkes aklını başına alsın. İktidara sesleniyorum. Yargıdan elini çek. Milletimiz kararlı. Milletimiz birleşecek. Milletimiz bütünleşecek. Seçimi kazanmak için her yolu mübah kabul edip her türlü berbatlığı yapmak isteyenlere bu millet haddini bildirecek. Bakın, neyi, sevgili dostlarım, neyi ne kadar göze alıyorsanız alın. İktidara sesleniyorum, ben buradayım. Biz korkmuyoruz fakat korkakların kim olduğunu biliyoruz. Buradan söylüyorum, üzerimde beyaz gömleğim var, kirletemezsiniz. Bileklerim burada, sağlamdır bükemezsiniz. Bükemezsiniz. Bu bilekler sizin bileklerinizi milletle birlikte dört kez büktü, beşinciyi bükecek, sizi konuta yollayacak.

“MANSUR YAVAŞ LİDERİMİZ VERDİ”

Atatürk’ümüzün bu kentteki izlerini silmeye çalışanlar oldu. Cumhuriyet bu kentte kuruldu ancak bu başşehri parsel parsel satmaya kalktılar. Ankaralılar onlara en hoş yanıtı verdi.

Bu karşılığı hem 2019’da ve 2024’te bu berbatlığı yapanlara en hoş yanıtı Mansur Yavaş liderimiz verdi. Ona sevgilerimi ve selamlarımı iletiyorum.

Aynı makus akıl, tıpkı bozuk zihniyet, bütün milletimizin, Büyük Meclisimizi hiçe sayan bir rejimi bu ülkenin başına bela etti. Devlet kurumlarını tek adama bağladı. Kuvvetler ayrılığını, en büyük garantimizi ortadan kaldırdılar. Ankara’yı ve Türkiye’yi fiilen meclissiz bıraktılar. Onlara en hoş karşılığı da önümüzdeki genel seçimde daima birlikte vermeye hazır mıyız?

“MECLİS’TEN YÖNETİLSİN İSTİYORUZ”

İşte biz bu ülkeyi saraydan değil, Meclis’ten yönetilsin istiyoruz. Biz millet, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni belirlesin. Başbakanlar, bakanlar meclisin içinden çıksın. Meclise hesap versin istiyoruz. Meclis hükümeti en tesirli halde denetlesin istiyoruz.

Çünkü sevgili dostlarım, Meclis, ulusal iradenin en güçlü, en kapsayıcı temsilcisidir. Ulusal iradenin bütün renkleri, bütün sesleri mecliste buluşur. Fakat bunların istediği şey, diğer ses duymak istemiyorlar. Öbür, farklı seslere tahammülleri yok. Ne milleti duyuyorlar ne milletin temsilcilerini. İşte Cumhurbaşkanı hala ortada. Yıllardır sokağa çıktığını gördünüz mü?

Pazara gittiğini gördünüz mü? Çarşıya gittiğini gördünüz mü? Ekranlara çıkıp milletin gözü önünde rakipleriyle tartışma yüreğini gösterdiğini gördünüz mü? Bakın, yalnız Erdoğan değil ki, bütün hükümet yetkilileri tıpkı halde milletten uzak, milletle buluşmaya asla sıcak bakmayan, milletin gözü önünde muhalefetin temsilcilerinden tartışmaktan kaçıyorlar. Zira karşı karşıya gelseler bütün foyaları ortaya çıkacak. Millet gerçeği görecek. Onun için bunlar milletin sesine kulaklarını tıkamışlar.

SALONDA YER KALMADI

İmamoğlu’nun konuşma yapacağı salonda yer kalmadı. Öte yandan İmamoğlu sahneye çıktığı sırada içerideki vatandaşlar ‘Cumhurbaşkanı İmamoğlu’ tezahüratı yaptı.

DİKKAT ÇEKEN PANKART

CHP Gençlik kollarının açtığı pankart dikkat çekti. Pankartta üç isim, Özgür Özel ortada, bir yanında Ekrem İmamoğlu başka yanında Mansur Yavaş halindeydi.

YAVAŞ İLE BULUŞTU

İmamoğlu’nu, Özel Kalem Müdür Vekili Nevzat Uzun ve Ankara Büyükşehir Belediyesi Lider Vekili Faruk Köylüoğlu karşıladı.

Görüşmeye, CHP Küme Başkanvekili Murat Buyruk ve CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol da eşlik etti. Yavaş, İmamoğlu’nu makamın karşıladı ve beyaz çiçek buketi sundu.

Yavaş’ın davetiyle Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan görüşme yaklaşık 30 dakika sürdü.

YAVAŞ VE İMAMOĞLU’NDAN ORTAK AÇIKLAMA

İki lider görüşmelerinin akabinde gazetecilerin sorularını yanıtladı.

İBB Başkanı İmamoğlu ve ABB Lideri Yavaş görüşmelerinin akabinde ‘birlik’ bildirisi verdi.

Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu’nun Ankara’daki toplantısına neden katılmayacağını açıkladı:

“Bu bahiste ufak bir görüş ayrılığımız vardı. Ben şahsî olarak katılmamın uygun olmayacağını düşündüm. Kendisine ziyareti için teşekkür ediyor, eğilim yoklamasında muvaffakiyetler diliyorum”

Ekrem İmamoğlu ise şunları söyledi:

Fikirler farklı düşebilir sorun bir yolun yolcusu olmak. Biz birebir yolun yol arkadaşıyız. Eninde sonunda memleket hoş günlere kavuşsun çabası veriyoruz.

YAVAŞ’TAN ‘YEDEK’ AÇIKLAMASI

SORU: Eski basın danışmanınız katıldığı bir canlı yayın programında sizin isminize konuştu ve “Sizi kimsenin yedeği değilim lakin kendisinin kendi siyasi yol haritası var.” dediğinizi söz etti. Bu türlü bir cümle kurdunuz mu? Kurduysanız kendi siyasi yol Evet. haritanızdan kastınız nedir?

Yavaş: O manada değil. Yani yedeklik şöyle bir şey. Kimse kimsenin yedeği olmaz. Lakin, televizyonlarda çoklukla yapılan yorumlarda ki biz bunlardan şöyle şikayetçiyiz. 2023 seçimleri öncesinde tam 5 yıl aday kim olacak diye başladılar. Artık de 31 Mart’tan sonra yalnızca bahis, aday kim olacak? Hasebiyle gerçek gündemi, ekonomik meşakkatleri daima olarak unutturmak istiyorlar.

Kimse birbirinin yedeği falan olmaz. Bu türlü adlandırılmak, bu türlü düşünmek Ekrem Başkan’a karşı da terbiyesizlik, bana karşı da terbiyesizliktir.

DİPLOMA KONUSU

Yavaş, İmamoğlu’nun diploması konusundaki tartışmalara değinerek, “Bir siyasetçiye bu biçimde kumpas kurmak, yani, bir formda yolunun kesilmesini, sağlamak için birtakım aparatları kullanmak. Bu hukuk olur, yönetim olur, son derece yakışıksız buluyorum. Ve aslında Sayın Cumhurbaşkanı’nın müdahale etmesi lazım buna” dedi.