İmamoğlu’dan iş insanlarına çağrı: Hepsi tek tek konuşmalı

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Fatih’te İstanbul Güreş İhtisas Eğitim Sıhhat ve Toplumsal Yardım Vakfı Spor Tesisi Temel Atma Töreni’nde konuştu.

İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ait sorularını da yanıtladı.

Gazetecilerin soruları ve İmamoğlu’nun bu sorulara verdiği karşılıklar şöyle:

“Bilirkişi raporu hazırlandı. Hem sizin hakkınızda hem de bizim Genel Yayın Direktörümüz tutuklu ve 5 gazeteci hakkındaki uzman raporu hazırlandı. Sizin hakkınızda da bir mahpus istemi var ve siyasi yasak istemi var. Buna ait nasıl bir değerlendirmeniz olacak?”

“KALEME BİLE ALINACAK İŞLER DEĞİL”

“Ülkemizi, Türkiye’mizi, milletimizi derinden üzen ve nitekim yargı sistemimize büyük bir kara leke üzere işlenen bir vakit dilimini yaşıyoruz. Bunu Türkiye’miz birkaç sefer daha yaşamıştır. Yakın vakitte, bundan on küsur sene evvel de Türkiye’de buna emsal karar alma süreçleri yaşanmıştır. Lakin, hani tabiri caizse, bu kadar pervasız, bu kadar makus bir vakit dilimini, karar alma süreçlerini ülkemiz, bu denlisini birinci defa yaşıyor. Bugün itibariyle savcının oluşan iddianamesiyle, şu anda beşinci siyaset yasağıyla ilgili bir iddianame ya da mahkeme süreci, 25 yılı aşan bir mahpus cezasıyla yargılanan bir kişi durumundayım. Konu olan bu mahkemelerin ya da iddianamelerin ya da bu süreçlerin hiçbirisi, bırakın iddianameyi, kaleme bile alınacak işler değil. Bu manada açıkçası sorunun yargıda bu işlerin altına imza atan beşerler olmadığını biliyorum. Beni siyasette devre dışı bırakma uğraşı gösteren kişinin ismi da belirli: Sayın Cumhurbaşkanı. Bu konuda, 2019’dan bu yana Cumhurbaşkanı, bu atılımları birkaç sefer daha yapmıştır, denemiştir, normalleştirmiştir. Motamot 2019’da , Yüksek Seçim Kurulu’nu tesir altında bırakmak ismine, tesir altında tutmak ismine, ‘Sen 13 bin oyla İstanbul’da seçimi kazanacağını mı zannediyorsun’ diyecek kadar -ki demokraside bir oyla bile seçim kazanılır- o günden bugüne, çeşitli konuşmalarıyla, Türkiye demokrasisini zedelemiştir. Türkiye’nin hukuk sistemini, yargı sistemini, ne yazık ki makus etkilemiştir. Ve iş, bugünlere gelmiştir. Hala uğraşını bu alanda sürdürüyor.”

“ARKASINDA SAYIN CUMHURBAŞKANI VAR”

“Ben de diyorum ki; ben buradayım. Bakın burada Güreş İhtisas Kulübü’nün temelini atıyoruz. Neredeyse 125 yıldır bu ülkenin Türk sporuna hizmet etmiş, minderleri burada tekrar yeni atletlerimiz için inşa ediyoruz. Bu minder nedir biliyor musunuz? Bu, er meydanıdır. Bu er meydanıdır ve burada mertçe güreşilir. Kaybetmenin bile mertliği yaşanır bu sporda. Yüzyıllardır bu türlü, bin yıllardır bu türlü. Kazanmanın bile faziletli davranışını sergilersiniz bu minderde. Demokrasi de o denli bir şeydir. Seçim kazanılabilir, kaybedilebilir. Mertliğe davet ettim tekraren. Lakin tercih diğer. Bir de; yani heybeden bahseden kendileri, heybedeki turplardan bahseden kendileri, bu süreçlerin tamamının savcılığına soyunan kendileri. Bunu kendi lisanıyla söz ediyor. Lakin sonra da ‘Beni ilgilendirmiyor, bu yargının işi’ diyecek kadar da sürece dair bahtsız, berbat açıklamalar yapan da tekrar kendisi. Mertliğe davet ettiğim kişi ve bugün bu 25 yıla yakın mahpus cezasıyla yargılandığım sürece dair, tıpkı vakitte 5 kere siyasi yasak getirilmeye çalışılan kişi olarak ben diyorum ki, bütün bunların ardında Sayın Cumhurbaşkanı var. Ben demiyorum, kendi diyor. Kapalılık kararı olan mahkeme süreçlerinin her bir belgesinin bildiğini kendi argüman ediyor. Heybedeki turplardan kendisi bahsediyor. ‘Ceza almalı’ diyor. İnsanları tehdit ediyor. Sanatçıyı, iş insanını, siyasetçiyi… Kimse konuşmasın istiyor. Bu türlü bir şey olabilir mi?”

“MERTÇE UĞRAŞA HAZIRIZ”

“Mertlik. İstediğimiz şu: Mertlik. Mertliğin yeri ne? Sandık. Sandığa gidilir, sandıkta oy kullanılır, millet kimi tercih ediyorsa o koltuğu alır, millete o işin sorumluluğunu hakkını verir. Yani doğup büyüyüp yetiştiği ve mertliğin simgesi olan semtinin, Kasımpaşa’nın ismine yakışır biçimde davranmaya davet ediyorum Sayın Cumhurbaşkanını. Kasımpaşa, mertlik demektir. Kasımpaşa, mert gayret eden kişi demektir. Bu türlü anılan bir semtte doğup büyümüş bir insanı, o sürece yakışır bir biçimde davranmaya davet ediyor. Biz hazırız. Mertçe uğraşa hazırız. Her gün, her hafta öteki talihsiz… Yani mahpusa atılan belediye liderleri, mahpusa atılan genel liderler, mahpusa atılan meclis üyeleri… Tek kabahati nedir? Bir şahsa karşı olmak. Nedir tek suçu? Ona karşı seçimi kazanmak. Nedir tek cürmü? 20 yıl sonra Türkiye’de birinci parti olmak. Partimize bile göz koymuş durumdalar. Bütün bu süreçleri, milletimizin güçlü tavır ve tutumuyla, milletimizin faziletli tutumuyla, milletimizin demokrasi aşkıyla, adalete ve vicdana olan tutkusuyla… Ben, milletimizin adaletine, vicdanına, demokrasi şuuruna daima güvendim, daima inandım. Hala inanıyorum. Ardımda duyduğum en büyük güç de 86 milyon insanımızın o hisleridir.

“BENİM HİÇ UMURUMDA DEĞİL”

“Bu bağlamda inanın, yani o iddianame ve yazılanlar vesaire, benim hiç umurumda değil. Vız gelir tırıs sarfiyat. Sıkıntı, budur. Sorun, bir kişidir. Sorun, süreçteki uğraşın temel sahibidir. Mertçe yapılmayan çabanın sahibidir. Benim baktığım odak odur. Bu ortada bahsi geçen bahisteki dört gazeteci dostumuza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yazık. Yazık, günah. Bu ülkenin geleceğine yazık. Sakın milletimize iktisatla, üretimle, toplumsal refahla ilgili cümleler kurmasınlar. Bütün sorumluları kendileridir. Bu türlü tavır ve hal aldıkları sürece, ülkemizin düzgün olması, düze çıkması da mümkün de-ğil-dir. Nokta. Adaletin olmadığı, hukukun işlemediği, metçe gayretin ve demokrasinin olmadığı yerde sermaye de gelmez, üretim de olmaz, hiçbir şey olmaz. Kendisini aldatmasın. Milletimize ve milletimizin geleceğine yazık ediyorsunuz. Yazık ediyorsunuz. Nokta.”

– “CHP’nin cumhurbaşkanı adayını belirlemek için başlattığı ön seçim sürecinde aday adaylığı müracaatları başladı. Geçtiğimiz günlerde de vilayet belediye liderleri, size aday adayı olmanız için bu süreçte davet yapmıştı. Siz aday adaylığı başvurusu yapacak mısınız? Nasıl bir ajandınız var o mevzuda?”

“DEMOKRASİ DEVRİMİ”

“Partimizin, Türkiye demokrasi tarihine geçecek büyük bir demokrasi ihtilalini yaptığı bir devirdeyiz. Yani az evvel söylediğim, hukuksuz müdahalelerin gerisi sıra yapıldığı ortamda Cumhuriyet Halk Partisi ise, en güçlü demokrasi tabanına işi taşıyarak, karar verme şuurunu ortaya koymuştur. Diyor ki, ‘Cumhurbaşkanı adayımızı şimdiden belirliyoruz. Partimize, İstanbul Büyükşehir Belediyemize ve öteki belediyelerimize yapılan akınlara karşı üyelerimizin ve yeni üye olacak dostlarımızın, gençlerimizin, hanımefendilerin… Bilhassa gençlerimizin. Ki 28 Şubat’a kadar devam edecek üye olma aktifliği. Davet ediyorum bütün gençleri. Kelam sahibi olmaya davet ediyorum. Sandığın yasallığının en büyük sahibi olmaya davet ediyorum gençleri. Onların üye olacağı bir ortamda, o üyelerin oylarıyla, büyük bir iştirakle cumhurbaşkanı adayımızı partimiz seçecek’ diyor. Bu, bir demokrasi ihtilaldir. Türkiye’de birinci. Dünyada örneği çok az. Ve bu kararlılığı gösteren Sayın Genel Başkan’ımıza ve bütün parti idaremize de huzurunuzda yürekten teşekkür ediyorum. Bu, büyük bir başlangıçtır. Az evvel yapılan o kişisel müdahale, vesaire diye anlattığım o mert olmayan, namertlik olan tavır ve hallerin tamamının yok edileceği, sona erdirileceği sürecin güçlü bir başlangıç yeridir.”

“BU HAFTA İÇERİSİNDE KARARIMIZI, SİZLERİN HUZURUNDA PAYLAŞIRIZ”

“Bu bağlamda, alışılmış ki partimizin tariflediği süreç başlamıştır. Bu hafta, cumhurbaşkanı adayı adayı olmak isteyen insanların müracaat yapması gereken bir hafta. Adabı ve yönergesi gereği, Türkiye Büyük Millet Meclisi kümemizdeki milletvekillerimizin dayanağı, süreci belirleyecektir. Benim durumum ortadadır. Lakin milletimizin takdiri ve elbette ki parti üyelerimizin onayı, elbette ki o sürece gitmesi gerekirken, Türkiye Büyük Millet Meclisi kümesinde olan değerli milletvekillerimizin sürece dair tespitleri yol haritamızı çizecektir. Faal bir biçimde bu haftanın her anını, her gününü takip edeceğim. İstişare içerisinde olacağım, başta Genel Liderimizle. Öteki TBMM kümesinde karar verici ve sürece katılma konusunda yetkisi olan milletvekillerimizin büsbütün bir faal süreç işleterek, günün sonunda cumaya kadar bir karar oluşturacağız. Elbette ki sürece dair, bütün dostlarımızın, var olan bütün güçlerimizin katkı sunması ve dayanak olması gereken bir vakit dilimindeyiz. Omuz omuza olmamız gereken bir vakit dilimindeyiz. O omuz omuz olma sürecini, birbirinden güç alma sürecini de daima birlikte yaşatacağımız devrin birinci haftasını inşallah sağlıklı bir biçimde geçireceğiz. Bu hafta içerisinde kararımızı, sizlerin huzurunda yeniden, paylaşırız. Bugünden söyleyeceklerim bunlar.”

KURULTAY SORUSU

– “‘Partimize göz koyuyorlar’ dediniz az evvel. Bu kapsamda da geçtiğimiz hafta Lütfi Savaş, CHP kurultayının iptali için bir müracaat yaptı. Birebir vakitte da medyada tırnak içinde “şaibeli kurultay” savları dolanıyor. Siz de Divan Başkanı’ydınız kurultayda. Neler söylemek istersiniz?”

“PIRLANTA ÜZERE TERTEMİZ”

“Basiretsiz, etik olmayan, yeri büsbütün çürük, hiçbir kelamı, hiçbir hali, hiçbir kişiliği muhatap almadım, almam. Bu manada, pırlanta üzere tertemiz, yarışmacı bir kurultay geçmiştir. ‘Kavgalar çıkacak, gürültüler çıkacak. Asla olmaz vesaire…’ dedikleri ortam, büsbütün centilmence… Hatta birinci çeşitte Sayın Özgür Özel’in birinci olarak çıkması lakin oy kâfi sayısı oluşmamasına karşın ikinci tipe gidilen bir seçimde, bu kadar yarışmacı Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde yok, yani zerre, yani toz değecek bir an yaşanmamış tertemiz bir kurultayın, 1,5 sene sonrasında ortaya çıkıp, birtakım uydurma işlerle, laflarla kendine iş arayanlar boşta kalmış insanlardır. Bu manada süreci en üst düzeyde, natürel ki hukuksal tabanda, partimizin yetkilileri takip edecektir. Lakin vicdani muhasebede benim zihnimdeki kısmı da bununla sabittir. Allah, akıl versin bu iş ve o davranışlarda bulunanlara.”

TÜSİAD SORUSU

-“Geçen hafta TÜSİAD’dan kıymetli bir çıkış geldi, yargı ve iktisat konusunda bilhassa. Siz de iş dünyasına verdiğiniz bildirileri arttırmıştınız son periyotlarda. Nasıl yorumlarsınız sonrasında olan gelişmeleri?”

“TÜSİAD KONUŞMUŞTUR, KONUŞACAK”

“Memleketini sıkıntı edinen herkes konuşacak. Konuşmak, bu ülkede ne vakittir kabahat oldu? Ağzından çıkan her sözle beşerler, FETÖ terör örgütü sürecinde teker teker mahpusa atılırken, sonrasında da ‘Yahu biz buna nasıl aldandık? Bu türlü bir aldanma sürecine nasıl dahil olduk? Bir şey yokmuş ki, bunların hepsi haklıymış’ denmedi mi? Dendi. Artık; konuşana yargı sopası. İsmi iş dünyası. Yarın öbür sivil toplum kuruluşları ya da diğer kurum, kuruluşlar ya da bireyler, sanatkarlar, çocuklar, gençler… Bu türlü bir şey olabilir mi? Tweet at, yarın sabah gelsin meskenine, kapına dayansın. Bu türlü bir şey olabilir mi yahu? Akıl tutulması. Hangi çağdayız? Kimi korkutuyorsunuz? TÜSİAD konuşmuştur, konuşacak. Öbürleri da konuşacak. Yani öteki iş dünyası kuruluşları, Ekrem İmamoğlu’na yapılan bu yargı süreçleri, bu taarruz, bu taciz kendine yapılırsa keyifli mu olacak mesela? Memnun olacak mı? ‘Aa ne hoş, hakikat yapıyorlar’ mı diyecek? Öbür kurum, kuruluşlara sesleniyorum. Ekrem İmamoğlu’na yapılan, İstanbul’a yapılan bu yargı tacizi süreci, o kurum kuruluşların içinde olan insanlara, şahıslara sesleniyorum buradan. Ben yüzlerine bakarak sesleniyorum: Size yapılsa, ailenize yapılsa, kuruluşunuza yapılsa keyifli mu olacaksınız? Olmayacaksanız, siz de ses çıkartmalısınız. Bugün ona yapılan, yarın size yapılacaktır. Bu yargı nizamı süreci, bu bozuk tertip olduğu sürece, herkes tehdit altındadır.”

“HEPSİ TEK TEK”

“O bakımdan ‘TÜSİAD konuşmuş’; konuşacak. Yargılanacaklar yahut işte cürüm duyurusunda bulundular yahut şu iddianame yazılacak falan.. Vallahi ben olsam, TÜSİAD’ın içinde kaç tane üye var? Hepsi tek tek olur mu? Ben olsam içlerinde, konuşurum. Hepsi tek tek. Ha oburu konuşmuyor yahut öbürü konuşmuyor, siyaseten yakın… O da başını öne eğip gezecek toplumun içerisinde. Hatta gezemeyecek. Kendini aldatmış olacak. Konuşmayalım! Doğruları konuşmayalım. ‘Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar.’ Palavra. Bu türlü bir atasözü yok. Bu türlü bir atasözü, bu canım topraklara yakışmaz. Bu güzelim topraklara ne Rize’ye yakışır, ne Sivas’a yakışır, ne Diyarbakır’a, ne Van’a, ne Edirne’ye, ne Muğla’ya. Ne demek yahu ‘Dokuz köyden kovacaklar gerçek söyleyenleri.’ Gerçek söyleyen Ekrem İmamoğlu’nu, şu durduğu yerden bir milim kimse esnetemez. Hiçbir vatandaşımızda esnemez. Ben o denli biliyorum.”

“DOĞRU SÖYLEYENİ DEĞİL, PALAVRA SÖYLEYENİ DOKUZ KÖYDEN KOVARLAR”

“Ben onun için vatandaşıma aşığım. Memleketime, milletime aşığım. Onun için TÜSİAD, bildiği doğruları söylemiş. Söyleyecek; hakkıdır, hukukudur. Yahut öteki bir kurum… Söylemeli. Ne yapalım yani? ‘Yok canım enflasyon yok. Her şey güllük gülistanlık. Emekliler keyifli. Dar gelirler memnun. İşsizlik diye bir şey de yok. Yurt dışına isteyen gidip vizesini alıyor, gidiyor.’ Bu türlü mi diyelim yani? Palavra mı konuşalım? Bu ülkede şayet o denli bir kelam varsa, onu çöpe attık: Palavra söyleyeni dokuz köyden kovarlar, yanlışsız söyleyen değil. Palavra söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Kovulmak istemeyen, doğruyu söylesin bu ülkede. Bu ülke, gerçek söyleyeni sever. Bahadır olanı, mert olanı sever. Bu millet, 86 milyon insanımız gözü pek olanı, mert olanı sever. Doğruluğa ve dürüstlüğe davet ediyorum herkesi, kelam söylemede de mert olmaya davet ediyorum herkesi.”

TESİS, TAM KAPASİTELİ OLACAK

İBB’nin İstanbul Güreş İhtisas Kulübü’ne kazandıracağı tam kapasiteli tesis içerisinde; 21 araçlık otopark, yemekhane, idare ofisleri, müşavere ve teknik odalar, 1 ve 2. katlarında sportmenlerin istirahatleri için özel olarak dizayn edilmiş duşlar, 24 adet atlet odaları, toplantı ve seminer odası, stant salonu ve stant holü, 3. ve son katında ise, güreş çalışma salonu yer alıyor.