‘Kılıçdaroğlu Gürsel Tekin’e randevu vermedi’ denildi, gerçek ne çıktı

İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2 Eylül’DE CHP İstanbul Vilayet Başkanlığı’ndaki idareye vazifeden el çektirerek yerine süreksiz bir heyet -Gürsel Tekin öncülüğünde- atanmasına karar verdi.

Mevcut İl Başkanı Özgür Çelik ve birtakım milletvekilleri, bu müdahale karşısında İstanbul vilayet başkanlığı önünde nöbet hareketi başlattı. Polis ise çevik kuvvet takımlarıyla vilayet binasına giden yolları barikatlarla kapattı. Giriş çıkışlar engellendi, birtakım milletvekilleri, vatandaşlar polisin müdahalesine karşın barikatları aşmaya çalıştı; bunun üzerine gözaltılar ve biber gazıyla müdahale yaşandı.

Sözcü gazetesi muharriri Hürmet Öztürk’e konuşan CHP lideri Özgür Özel, eski CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Gürsel Tekin’e randevu vermediğini, “Kemal Bey, İstanbul kayyumuna randevu vermedi. Bundan sonra ben kendisinin kayyumluğu kabul etmesine ihtimal vermem. Parti kamuoyu bu mevzularda çok hassas. Bu yüzden dikkatli konuşulması lazım. Kimseyi amaç göstermek istemem, zira boşu boşuna öfke patlaması oluyor. Partinin birliğe bütünlüğe muhtaçlığı var. Ben Kemal Bey’i geçtiğimiz günlerde aradım. Partimizin kuruluş haftası aktifliğine davet ettim. Ortamızda çok samimi bir görüşme geçti. İnşallah bu tartışmalar birkaç güne kadar sönecek. Eskiler yeniler daima bir arada partimize sahip çıkacağız” kelamlarıyla anlattı.

Nefes gazetesi muharriri Aytunç Erkin ise “Kemal Bey, 26 Haziran’dan bir milim geri adım atmadı” başlıklı yazısında, bu görüşmenin akabinde, Kılıçdaroğlu’na yakın isimlerle yaptığı telefon görüşmesini aktardı.

“KILIÇDAROĞLU, GÜRSEL TEKİN’E RANDEVU VERMEDİ’ ARGÜMANI GERÇEK DEĞİL”

“Özel’in bu cümlelerinin akabinde Kılıçdaroğlu’na yakın isimleri aradım. Dediklerini birebir aktarıyorum” diyen Aytunç Erkin’in yazısı şöyle:

“Kemal Bey sessiz. O görüşmede de yaşanan problemler ve dava süreçleri gündeme gelmedi ki gelmeliydi. Özgür Bey davet ediyor Kemal Bey’i lakin partiyi, davayı konuşmuyorlar. Konuşabilmeliler yoksa sorun büyük! Bunların konuşulması lazım. Şunu biliyoruz; Kılıçdaroğlu, 26 Haziran’da yaptığı açıklamanın bir milim gerisinde değil. Şunu da aktarayım, siz sormadınız lakin ben söyleyeyim: Gürsel Tekin, Kemal Bey’den randevu istemedi. İsteseydi verirdi. Gürsel Bey, Özgür Bey’den randevu istedi, vermeyince Gürsel Bey de Ankara’ya gelmedi.”

Dönüp 26 Haziran açıklamasına baktım.

Kemal Kılıçdaroğlu şu açıklamayı yapmış:

“Mahkeme tezleri inceleyip ortaya kanıtları koyacaktır. Yargı kararını tanımıyorum diye bir şey yok. Ben misyonu kabul etmesem karar kadük kalır demek anlamsız. Kabul etmesem kayyum gelir. Kayyum gelince de ne vakit kurultayı toplayacağı belirli olmaz. O periyoda kadar partiyi kim nasıl yönetecek? CHP kayyuma teslim edilmez. CHP’nin DNA’sı ile oynanıyor. Buna müsaade veremem, veremeyiz.”

“KILIÇDAROĞLU, ÖZEL VE İMAMOĞLU’NU AŞAN BİR KAVGA”

Sonra döndüm CHP’yi, Kılıçdaroğlu’nu ve Özgür Özel’i yakından bilen biri isimle konuştum. Tespitleri enteresan ve çarpıcıydı:

“İkinci dünya savaşı sonrasında bugün dünya tekrar şekilleniyor. Şekillenmede Türkiye çok değerli, Rusya çok değerli. Putin’in de bileğinin bükülmeye çalışıldığını görüyoruz. Tıpkı halde Türkiye’yle de uğraşıyorlar. Bizim de devlet aklı var. En fazla sessiz kalan siyasetçiler. Açılım konusunu gündeme getiren devlet aklı.

“Siyaset dünyası global çaba konusunda konuşmuyor. Çok farkındalıkları yok. Siyasi partiler de şekilleniyor. En fazla CHP’yle ilgili kelam konusu. Kolay bir Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu uğraşı değil. Çok daha üzerinde bir gayret. Kılıçdaroğlu ve Özel’le bitmeyecektir devam edecektir. Türkiye olarak bunun da farkında olmamız lazım. Siyaset dünyası farkında değil, akademik dünya da o denli. Bunun kahırlarını çekiyoruz. Belirsizlik var. Herkes ‘ne oluyor’ diye soruyor.”

Buradan çıkıp bugün CHP İstanbul Vilayet Merkezi’nde neler yaşandığını ve 21 Eylül’deki inanılmaz kurultay sürecini anlamaya çalıştım.

TÜZÜKTEKİ 48’İNCİ MADDE

İki taraf da inatçı. İki taraf da tahlil için adım atmıyor. Lakin son ana kadar diplomasi sürecek.” Bu cümleleri CHP’de problemleri çözmek için harekete geçen milletvekillerinden de eski yöneticilerden de duydum.

Birisi diyor ki, “Bölünmememiz lazım”, oburu de “Genel liderle da görüştüm lakin sonuç yok.”

Evet… Bugün her şey, CHP İstanbul Vilayet Merkezi’nin önünde herkesin göreceği formda yaşanacak! Bu ortada CHP Genel Merkezi’nin 21 Eylül’de gerçekleşeceğini duyurduğu harikulâde kurultayla ilgili de tartışmalar sürüyor. CHP lideri Özgür Özel dedi ki: “Hiç kestirim etmiyorum lakin 15’inde partinin Genel Başkanlığı’na bir kayyum atansa o kayyum orada 6 gün durur. Zira partinin genel liderinin durduramadığı bir süreçtir bu. 6 gün sonra parti, seçilmiş genel lideri tekrar seçer.”

Kılıçdaroğlu’na yakın isimler de parti tüzüğüne işaret ediyorlar.

Diyorlar ki: “Madde 48’e baskınlar.”

CHP tüzüğünün İnanılmaz Kurultay’la ilgili 48’inci unsurunda şu yazıyor:

“(1) Genel Lider; doğrudan ya da Parti Meclisinin kararı ya da kurultay üye tamsayısının beşte birinin (1/5) on beş (15) günlük mühlet içinde noterden onaylı imzaları ile yaptıkları müracaat üzerine harika kurultayı toplantıya çağırır.

(2) Birden fazla davetin bulunması halinde, Genel Lider bu davetleri birleştirebilir. Birleştirilerek yapılan fevkalâde kurultay davetinin gündeminde, her davetin gündemi farklı ayrı yer alır ve başka ayrı oylanır.”

Özel muhalifleri, “Genel Lider inanılmaz kurultayı toplantıya çağırır” cümlesinin altını çiziyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor: “Mutlak butlan kararı çıkarsa partinin genel başkanı Özgür Özel olarak kalmıyor ve genel liderin aldığı karar da yok kararında oluyor. Lider sıfatı düşmüş oluyor.”

Bu ortada birtakım kıymetli hukukçular da şu değerlendirmeyi yaptı:

“Hukuken ihya edilen idare yahut atanan süreksiz idare, misyondan alınan idarenin kararlarına bağlı olmaz. Mahkeme, ihya ettiği yahut süreksiz atadığı idare kararında istikamet çizer.”

Sonuçta; CHP’yi mahkeme kapılarının beklediği görülüyor.