Hikmet Çetin açıkladı: ‘Bahçeli’ye niye gittim’
Nagehan Alçı; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile görüşen eski CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin’e görüşmenin ayrıntılarını sordu.
Çetin ile görüşmesini yazıya döken Alçı, “Türkiye çok enteresan günlerden geçiyor. Kendimi tarihin ileride kırılma anları olarak yazılacak sayfalarında ilerliyor üzere hissediyorum. Bir partinin, hem de ana muhalefet partisinin vilayet kongresinin yargı eli ile iptal edilmesi bir birinci. Tezlerin içeriğinden bağımsız olarak söylüyorum: mevcut durumu demokrasi ve toplumsal barış açısından tasa verici buluyorum. Gelişmeler arka arda yaşanıyor ve bu süreçte en çok zikredilen isimlerden biri de siyasetin duayen isimlerinden Hikmet Çetin. Çetin’e son günlerde büyük haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Kendisini bir gazeteci olarak uzun yıllardır tanırım, hiçbir vakit eğilip bükülmemiş, inandıklarının gerisinde daima güçlü biçimde durmuş bir siyasetçidir, Türk siyasetinin ‘Hikmet Abi’sidir. Evvelki gün Sayın Devlet Bahçeli’yi ziyaret ettiği için Türkiye’nin bu mecnunluk ortamında türlü komplo teorilerinin ortasında buldu kendini. Halbuki CHP Kurultayının iptal davası gündeme gelip ismi ‘ mümkün kayyum’ olarak ortaya atıldığından beri çok net bir biçimde “Ne kayyumu, bırakın benim kayyum olmamı atanan kayyumu sokmamak için kapıda nöbet tutarım” diyor. Hem Bahçeli hem Murat Kurum’a yaptığı ziyaretler çok konuşulduğu için kendisine ulaştım” sözlerini kullandı.
Nagehan Alçı’nın yazısının geri kalanı şu halde:
Öncelikle şunu söyleyeyim: Mümkün kayyum ihtimaline karşı bir milim geri adım atmıyor, tersine kapıda nöbet tutma kararlılığı artarak sürüyormuş.
“Gürsel Tekin’in kararı sizi şaşırttı mı” diye sordum. “Hem de nasıl şaşırdım, hiç beklemiyordum ondan bu türlü bir şeyi” dedi. Sonra da ekledi “Kemal Bey’e yakındır lakin evvel Beykoz sonra Kadıköy adaylığını istemişti, yapmadılar, ayrıldı.”
“YSK KARARI BAĞLAYICIDIR MAHKEME KARAR VEREMEZ”
Peki CHP İstanbul vilayet binasına adım atabilir mi?
“Yok imkansız, bütün vilayet liderleri burada zaten. Nagehan Hanım bu kararları kabul etmek mümkün değil, kelam konusu kurultaylar YSK kontrolünde yapıldı, YSK’nın kararlarının mutlaklığı konusunda tereddüt olamaz, Anayasa Mahkemesi dahil hiçbir yere itiraz edilemez.”
“PARA ALIŞVERİŞİ YAPILMIŞSA ÇOK YANLIŞ ASLA YAPILMAMASI GEREKİR”
Peki para alışverişlerine dair tezler, iddianameye giren beyanlar… Bunların hiç mi doğruluk hissesi yok?
“Bakın olmuşsa yanlıştır, elbette asla olmaması gerekir ancak kurultay yapılmış ve dediğim üzere YSK orada, bunu daha sonra yargının iptal etme yetkisi yok. Kaldı ki bu iddiaları Kemal Bey kurcalıyor.”
“KEMAL BEY KURCALIYOR BANA İSTANBUL’U SATIN ALDILAR DEDİ”
Neden bu kanıya vardığını sordum…
“Kendisine ziyarete gittiğimde ‘İstanbul’u satın aldılar’ diye sitem ediyordu.”
Açıkçası CHP’nin içine düştüğü bu durumu görünce üzülüyor ve şaşırıyorum. Parti kendi içinden bu ortama davetiye çıkaracak malzemeyi veriyor.
“KAFTANCIOĞLU ÇELİK’E DAYANAĞA GİTSE YİNE SİYASET SAHNESİNE ÇIKAR”
Halbuki birtakım ezberleri bozsalar, çekişme görüntüsüne son verseler parti güçlenir. Mesela madem husus İstanbul Vilayet Başkanlığı, Özgür Özel idaresine muhalif olan eski il Başkanı Canan Kaftancıoğlu il başkanlığının kapısına gitse, karara ilkesel olarak karşı duruyorum dese hem karşıt köşe yapar hem de siyaseten yine doğmaz mı?
Bunu Sayın Çetin’e sordum.
“Tabii Canan Hanım vilayet başkanlığına gidip kayyumu sokmuyoruz diyenlere katılsa hem hakikat bir iş yapar hem de tekrar siyaset sahnesine çıkar” dedi.
Gelelim Bahçeli ve Murat Kurum ziyaretlerine…
Kurum’a bakan yardımcısı olan yakın bir arkadaşına ziyarete gittiğinde uğradığını ve asla CHP, kayyum üzere hususların konuşulmadığını, bir nezaket ziyareti olduğunu söyledi.
Devlet Bey’i barış sürecine dair teşekkür etmek için ziyaret ettiğini söz etmişti. Ben kendisine “CHP-MHP koalisyonunun başarılı olacağına inanıyorum” açıklamasını, ziyaretinin art planında bu türlü bir siyasi amaç olup olmadığını sordum.
“ORAN’DA YÜRÜRKEN BİR GÜN TÜRKEŞLE KARŞILAŞTIK”
“Hayır büsbütün barış sürecine yönelik tutumundan ötürü tebriğe gittim zira bence harikulade bir iş yapıyor” dedi lakin akabinde bana “koalisyonlar birbirinden çok farklı partiler ortasında yapılırsa yararlı ve başarılı oluyorlar aslında” diyerek şu anekdotu anlattı.
“Nagehan Hanım bak bu soru üzerine beni geriye götürdün. Bundan yıllar evvel.. 80 darbesi öncesi… Bir gün Oran’da yürüyorum. Alpaslan Türkeş’le karşılaştım. Bana dedi ki ‘Şayet MHP-CHP koalisyonu kurulsaydı anarşi biterdi, siz ne düşünüyorsunuz?’
Ben de tıpkı fikirde olduğumu söz ettim, hatta Ecevit’e gidip yanlış yapıyorsunuz dedim. O dönem Rahşan Hanım olmaz diye kendini ortaya atmasa tahminen de olurdu. O durumda anarşi biter 12 Eylül darbesi yaşanmazdı. Oradaki temel sorumlular Ecevit ve Demirel’dir.”
Hikmet Çetin bunları anlatınca aklıma 2015 haziran seçimlerinin akabinde yaşananlar geldi.
“2015’te AK Parti-CHP koalisyonu kurulabilse bugün çok farklı bir Türkiye olurdu”
7 Haziran’da sandıktan tek parti iktidarı için kâfi sandalye çıkmayınca Başbakan Ahmet Davutoğlu istikşafi görüşmelere başlamış, AK Parti ve CHP koalisyonu da seçenekler ortasında çok konuşulmuştu.
Böyle bir koalisyon fikri ile ilgili fikrini sordum.
“Çok uygun olurdu, parlamenter sistem devam eder ve bugün Türkiye çok farklı bir noktada olurdu” karşılığını verdi.
Hikmet Çetin ile sohbetimizde kendisinin 15 Eylül’de mümkün bir mahkeme kararı ile ilgili Özgür Özel’in yanındaki duruşundan taviz vermeyeceği iletisini kuvvetli formda aldım.
Bana anlattığı bir şeye de çok üzüldüm. Dedi ki “Troller Özgür Bey’in yanında durduğum için beni çok rahatsız ediyorlar, daima iftiralar, hakaretler.. Bu çok içimi acıtıyor.”
Siyasi görüşü ne olursa olsun 88 yaşında bu ülkede dışişleri bakanlığından meclis başkanlığına ve parti genel başkanlığına kadar birçok değerli vazife ifa etmiş bir isme dahi bu kadar hoyrat yaklaşıldığı bir ortamdan kimseye hiçbir yarar gelmez diye düşünüyorum…
